Ana içeriğe atla

SEVAP & GÜNAH

Günahlar biriktikçe endişe duymamız gereken, sevaplar ise topladıkça çıkar sağlayıp, puan kazanabileceğimiz kavramlar değillerdir. Günah diye nitelediğimiz ve bazen de kendimizi yargıladığımız negatif tutum ve eylemler, neden sonuç ilişkisi dahilinde, bizleri dönüştürecek ve evrim basamaklarında yukarı taşıyacak olumlu adımları atabilmenin itici gücünü oluşturmaları için vardır. Erişilen yüksek bilinç ve gelişen vicdani değerler ile birlikte, olaylara verdiğimiz tepkiler de giderek rafine bir hal alırlar. Sevap, geliştirilen davranış ve tepki modellerinin, pozitif kutuplaşmanın ve ruhsal kazanımların bir göstergesidir. Bu kavramlar hakkındaki bakış açımızı bilgiyle genişletebilmek; kendimizi bağışlayıp, geçmişin tesiri altında kalarak suçluluk duymamamız gerektiğini ve attığımız her adımın, Sonsuz Yaratan'ın yolunda, çıkar ve fedakarlıktan öte birer vazife olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır.


Korku, cezalandırılma, suçluluk hissi ya da ödül beklentisi, yaşam içerisinde bilgisizce ve otomatik hareket eden varlıkların realiteleridir. Bir kısmımız hala, cennetin köşkler, pırlantalar, huriler ve türlü hazlarla dolu maddesel bir mekan olduğunu hayal ederken; cehennemin korkunç alevlerinden ve sıcağından da, defalarca tekrarladıkları hataları için tövbe ederek kurtulacaklarını düşünürler. Bu sorgulanmamış metafizik kavramların yaşam illüzyonu içerisindeki karşılıkları da haliyle dogmatik olacaktır.

Hatırlamamız gereken kendi realitemizi kendimizin yarattığıdır. Bilgi ile hareket etmek; yine bilgiden oluşan ve bilgiyi talep eden özümüzün, yaşam içinde kendisini gerçekleştirmesinin anahtarıdır. Biriktikçe bizi dibe çeken ve suçluluk duyduğumuz hisler ve geçmiş vizyonlarının neden var olduklarını ve amaçlarını idrak edemediğimiz müddetçe, anda yaşaması gereken bizleri, geçmişin kör kuyularına hapsetmeye devam edecektir. 

İdraklenmek, yaşamın içimizden akıp gitmesine izin verdiğimiz, bilerek yaşadığımız, hata yapmaktan korkmadığımız ve onlardan dersler alarak nefsimizi kontrol edebildiğimiz bir hale gelebilmektir. Unutmayalım ki Yaratan bizi cezalandırmaz, yargılamaz, katrandan gömlekler giydirmez, günahlarımız liste halinde önümüze sunulmaz. Onları ceza ve korku kalıbında yaratan bizleriz. Yaşanılan her şey yaşanması gerektiği ve sonsuz evrim yollarında bizleri dönüştürmesi için, tanrısal ve deneysel birer eylem olarak karşımıza çıkmıştır.

Bizleri cennete götürecek sevaplar, deneysel süreçleri yeterince özümsemenin, bu sayede genişleyen bilincin ve yükselen vicdani değerlerin, madde illüzyonu içerisinde davranış, tutum ve düşüncelerimize yansımasıdır. Bu yansımalar, ödül ya da çıkar temelli, nefsin beslediği yönde değil, vicdan doğrultusunda, yüksek duygularla yapıldığı zaman esas karşılıklarını bulmuşlar demektir.

Sirius Misyonu
 









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...