Ana içeriğe atla

ŞARTLANMA

Kendimizi tanımladığımız kalıplar, bir yandan bizi harekete geçiren ve deneyim süreçleri yaşamamızı sağlayan realitelerdir ama diğer yandan da bizi sınırlandıran öğelerdir. Şartlanma, bu kalıplara uygun biçimsel benlikler geliştirme halinde, sınırlandırıcıların ötesine geçemeyerek, bizim realiteye değil realitenin bize hakim olması ile gelişen, enerji kaybına yol açan ve tekamül sürecini yavaşlatan bir olgudur. Psikolojik, fiziksel ya da duygusal türlü şartlanma öğeleri; dogmatik görme biçimlerinde, farkında olmadan bizi sınırlandırır, yönetir ve varlıklar arasındaki ayrışmanın ateşini körükler. Bu yüzden, geçici olan bu hallerin tesirinde kalarak onlara saplanmak yerine, onları basamak olarak kullanarak ve sorgulayarak; gelişmiş vicdanı, yüksek bilgeliği ve birlik anlayışını içimizde keşfetmemiz gerekir.

Nedir bu şartlanma öğeleri?

İçimizdeki tanrısallığı keşfederek benliklerimizi ideal hale getirmek ve sevginin uygulamalarını yapmak için üçüncü yoğunluk derecesi derslerini alırız. Her birimiz bireysel ve kitlesel ölçekte farklı farklı, iç içe geçmiş realiteleri birlikte deneyimleriz. Bunlar; dinsel, etnik, coğrafi, geleneksel kalıplar olabileceği gibi, bir varlığı tanımladığımız hassas, duygusal, kırıcı, depresif nitelemeleri ya da kısa, uzun, güzel, çirkin, erkek ya da kadın gibi tanımlamalarla, varlıklara fiziksel atamalar yapmamız da biçimsel bazı kalıpların temelini oluşturur ve egomuzu düzenleyemediğimiz zamanlar bizlere şartlanmanın kapılarını açabilir.

Elbette bunlardan kaçamayız, benlikler ile kendimizi ifade edebilmemiz; ister istemez bizi bu kalıpların içinde belirli süreçleri geçirmemize, kendi yansımamız olan diğer benliklerle, adım adım yaşayarak ve yüzleşerek, aramızda bir ayrım olmadığı anlayışına ulaşmamıza ve bir olmanın, bütün realitelerin üstünde olduğu gerçeğini fark etmemize yol açar. Kendimizi tanımak için buradayız ve çatışmaları giderecek bilince erişebilmemiz bunun anahtarıdır.

Farklılıklar, madde illüzyonunun ve realitelerin dahilinde kendisini gösterdiği ayrışma halinin, derinleştirilmesi için değil; sorgulayarak ve mücadele ederek birleşmenin pekiştirilmesi yönünde gayret gösterebilmemiz için gerekli olan tesirin kaynağı olmalıdırlar. Her şey bakış açımızı optimize etmek ve mücadele etmekten geçer. Elbette yıkmak kolay ama yapmak zordur. Kendimizi sınırladığımız kalıpların bizi ilerlemekten geri tutabileceğini ve diğer varlıklara karşı olan yaklaşımlarımızda, sorgulamadan uzak davranış biçimleri ile, kendimizden olmayanı yargılamanın yolunu açabileceği ve her atanan tanımlamanın, ayrışmayı bir adım ileri götürerek, bizi asıl varlık amacımızdan uzaklaştırabileceğini bilmeliyiz. Realitelerin geçici olduğunu unutmamalıyız.

Burak Cömertler



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...