Ana içeriğe atla

O

Kuvvetli ve samimi bir inanca dayalı iman, varlığın anlayışını belirli bir noktaya kadar götürebilir. Ulaşılan bilinç düzeyinde, Tanrı'nın varlığına inanıp inanmamanın hiçbir önemi yoktur. Tanrı'yı, kendimizi keşfederek fark edebilmenin bir önemi vardır. Etrafımızdaki her şey bizim yansımamızdır ve eğer bir Tanrı varsa, O'nun anlaşılması ancak varlıkları aracılığıyla meydana getirdiği yaratımını anlamakla mümkün olabilir. O'nu, evrenin dışında, ulaşılması imkansız bir yerden yarattıklarını izleyen, cezalandıran ve yasaklar koyan eril bir varlık olarak görmek yerine; özümüzden fışkırarak tüm madde alemine yayılan sevgide, zamansızlıkta, gelişmiş vicdani değerlerde ve yüksek bilgelikte aramak, bu farkındalığın artmasına yol açacaktır.

O, varlıklarından ayrı değildir. O'nu çok uzaklarda, ayrık hissederek değil; içimizdeki yüksek değerlerde bütünlük hissederek keşfetmek gerekir.

O, inanç kalıplarına ve dogmalara sığdırılamaz. Giderek yükselen anlayışlarda şartsız ve sınırsız düşünme süreçlerinde anlaşılması gerekir.

O, mutlak bir varlıktır. Göreceli olanların, görecesi olmayan sınırsız ve sonsuz bir varlığa dair anlayışları her daim eksik kalacaktır. Dolayısıyla Yaratan ile yaratılanlar arasında kıyas söz konusu olamaz.

O, korkunun değil; korkusuzluğun ve saf düşüncenin attığı tohumlardan filizlenebilir.

O, varlıklarıyla birlikte deneyimler. Varlığın kendisini keşfetmesi evrimini ve giderek yükselen anlayışlarda O'nu keşfetmesini sağlar.

O'nun yaratımı varlıklarının eliyle olur. Düşünce ve imajinasyon gücü sayesinde bizler nasıl etrafımızı şekillendiriyorsak, evren ve içerisindeki tüm sistemler de varlıklar tarafından idare edilir ve kaynağını O'ndan alır. 

O'nun sonsuzluğu; bilginin, dolayısıyla evrimin sürekliliğinden ve Kaynak'tan akan bu bilgilerin katlanarak genişleyen boyutları ve içerisinde vazifedar olan, deneyimleyen varlıkları sürekli bir biçimde meydana getirmesinden anlaşılabilir.

Kısacası, varoluşu anlamaya çalışmak, özümüzdeki sevgiyi ortaya çıkarmak, hayata yargısız bakabilmek, şartsız düşünmek ve kendimizi bilebilmeye çalışmak; Sonsuz Yaratan'ı fark edebilmenin temel çıkış noktalarıdır. Ve bu farkındalığı, özgür irade sahibi olan varlık kendisi talep etmelidir.

Burak Cömertler





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler