Ana içeriğe atla

VAZİFEDAR

Bir insanın vazifesi, içinde bulunduğu ana odaklanarak dolu dolu yaşamasından ve hayatın içinden akıp gitmesine izin vermesinden başka bir şey değildir. Yaşam zaten gereken her şeyi bu akış halinde varlığın karşısına çıkaracaktır. Etkileşimde bulunduğumuz en küçük toplumsal birimden, en geniş kitlesel ölçeğe kadar dahil olacağımız her türlü aksiyon halihazırda vazifemizi tanımlar. Yaratılışın bir üst ölçekten algılanmasıyla birlik duygusu giderek derinleşir ve diğer varlıklara karşı sorumluluk hissedilir. Bu sorumluluk, liyakati ve eriştiği bilinç düzeyi doğrultusunda varlığı, yansıması olan ve kendinden ayrı olmayan diğer varlıklar için mücadele etmesi gerektiği idrakine ulaştırır. Bu yüzden vazife verilmez, vazife yapmanın farkındalığına ve önemine erişen kimse tarafından emek verilerek ve irade gösterilerek alınır.

Yaşam içerisinde, deneyimlediğimiz realiteler boyunca yaptığımız gözlemler ve elde ettiğimiz tüm veriler, bizimle birlikte deneyimleyen Sonsuz Yaratan tarafından da özümsenir. Bu yüzden enkarnasyonun temel amacı gözlemdir. Bu işleyiş bazen farkında olmasak da yaşamın her anında O'nun yolunda fonksiyon görmemize yol açar. Yani içinde bulunduğumuz her durum ve yaptığımız her hareket tanrısal bir eylemdir ve bizi evren içerisinde otomatik olarak birer vazifedar kılar.

Varlığın yaşamlar boyunca deneyimlediği realiteleri algılayarak, sindirerek ve bilgisini içselleştirerek adım adım ilerlemesi kendi evrimini teşkil eder. Bu sonsuz yolculuk boyunca geçirilen gözlem süreçlerinde, farkında olunsun ya da olunmasın en küçük görünen bir varlıktan en gelişmiş varlığa kadar evrendeki her canlı birbirine karşı sorumludur ve birbirlerinin tekamüllerinde rol oynarlar.

Sizin vazifeniz nedir? 

Öncelikle vazife siz kendinizi keşfettikçe yaşam içerisinde farkına varacağınız ve iradeniz ölçüsünde gerçekleştirebileceğiniz bir olgudur. Belirli potansiyelleriniz vardır ama bunların geçekleşmesi sizin mücadelenize bağlıdır. Yaşamın ve yaptıklarınızın bilincine varmak, otomat ve dogmaların hakim olduğu bir şuuru saflaştırmak vazife yapabilmek için gereklidir.

Bir arkadaşınız ya da komşunuzla gerçekleştireceğiniz bir diyalog da sizi Yaratan'ın yolunda vazifedar kılar, geniş bir topluluğa hitaben yaptığınız konuşma da vazifedar kılar. Yaptığınız bir mali yardım da, söylediğiniz güzel bir söz de, bir insanın canını kurtarmak da sizi vazifedar kılar. Önemli olan yaptığınız her neyse onun fedakarlıktan öte bir vazife olduğunun idrakinde olmanızdır. Vazife keskin bir farkındalıktan doğar ve neyin, ne için ve ne ölçüde yapılması gerektiği vazifedar tarafından mümkün mertebe bilinerek gerçekleştirilir.

Burak Cömertler











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...