14 Şubat 2024 Çarşamba

TAPINMA

 İnsanların çoğu Sonsuz Yaratan yerine dinlere, geleneklere ve sorgulanmamış ayrıştırıcı kalıplara tapınmaktalar. Üstelik Yaratan'a tapınma olgusunun, belli belirsiz bir varlıktan korkarak, baskılanmanın ve kontrol altında tutulmanın ötesinde; akıl ve vicdan yoluyla, yüksek karakterli, sevgi dolu, birleştirici ve pozitif tepki biçimlerini özlerinden açığa çıkarmak olduğundan da bihaberler. Biçimler ve tavırlar arasındaki farklılıkları yakalayarak birbirlerini yargılamakta da oldukça ustalar. Sorgulamıyor ve dışa bakan gözlerini içe yönlendirmiyorlar. Evrendeki yaratımını gözlemleyerek her adımda bir üst aşamadan algılayabilecekleri Yaratan'a yönelmek yerine; kendi düşüncelerinin ürünü olan limitli ve katı inançlarını kutsamak, onlara konfor ve güven duygusu sağlıyor. İnanılan tanrının put olduğunu; algılanan ve aranılan tanrının ise hakikat olduğunu elbet bir gün fark edecekler.

Yaratan'a neden inanıyorsunuz?

Yaratan eğer yaratan ise evrendeki yaratımı gözleyerek ve yaratımın ne olduğunu algılayarak, yükselen biçimlerde ve anlayışlarda onu keşfetmiş olmaz mısınız?

Madem algılıyorsunuz O'na neden hala inanma ihtiyacı duyuyorsunuz?

İnanç limitli, sabit, imgesel bir zaman öğesidir ve zihni şartlandıran, ötesini algılamaktan alıkoyan putunuzdur. Sezgilerinizi, ulaşabildiğiniz en yüksek varlıksal bilgilerle, özgürce düşünerek temellendirmediğiniz sürece, ayrılık yaratacak ve zihninizi sınırlandıracak geri bir yaklaşım biçimidir.  Varlığı huzurlu kısır döngülerin içine hapsederek tek tipleştirir ve otomatik davranış biçimlerine sevk ederek kontrol altında tutar. Bunu kuvvetlendirildiğiniz takdirde de imana dönüştürürsünüz. 

Ulaşılan evrim düzeyinde araya perde koymanın, algıyı bir imgede sabitlemenin, Yaratan'a inanmanın ya da inanmamanın artık hiçbir anlamı yoktur. İçselleştirdiğiniz en yüksek bilgiyle varoluşu algılamanızın bir anlamı vardır ki bu da zaten Yaratan'ı keşfetmenize eş değerdir. Sonsuz Yaratan'a dair anlayışları madde illüzyonundaki dağılacak bir imgede sabitlemek yerine; Süregelen ve genişleyen anın farkındalığında aramak gerekir.

Burak Cömertler



2 Şubat 2024 Cuma

ALGI VE GÖZLEM

 Bir şeyi düşündüğünüz zaman değil, gözlemlediğiniz zaman algılarsınız. Düşünce, algılanacak imgesel örüntünün uygun biçime dönüşmesini ve saflaşmasını sağlayan süreçtir. Ağacın ağaç olduğunu anladığınız anda sadece odaklanmışsınızdır ve zihninizde herhangi bir imaj kalmamıştır. Bu hal, imajlardan arınmış saf gözlem halidir. Bu odaklanma anında Sonsuz Yaratan'a kanal olursunuz. Evrendeki sevgi de bu odaklanma halinde keşfedilebilir. Önce arzu vardır, bu duygudan ötürü varlık deneyim sahasına itilir. Sonra aksiyon alınıp realite deneyimlenir ve yaşam örgüsü belirir. Son aşamada deneyimlenen gözlenir ve elde edilen veriler öz bilgi haline dönüştürülür. Varlığın, Sonsuz Yaratan'ın kendisini tanımasındaki fonksiyonu budur. Yine özgür iradesiyle deneyimlediği madde düzleminde tecrübesini artırması ve yükselmesi de buna bağlıdır.

Realitelerinizin düşünce ürünü olduğunu anladığınız ve onları amaç değil araç edindiğiniz zaman yükselen anlayışlara ulaşırsınız. Bu realiteleri meydana getiren ve varlığın yaratımı olan düşüncenin; mekanik olduğunu, öte yandan şartlanmaya ve ayrışmaya yol açtığını öncelikle fark etmek gerekir. Tüm bunlardan ötürü meydana gelen sapmaların yol açtığı ayrışma giderildiğinde, deneyim süreci, ruhun vicdan kanalıyla hakimiyet kurması ve anın barındırdığı sevgiyi açığa çıkarmasıyla son bulur. Sevgi, ayrılıkların giderildiği, korkunun dağıldığı ve mekanik imgelerin yüksek karakterli birleştirici yaklaşım biçimlerinin geliştirilmesiyle tezahür edebilir. Yaşam döngülerine odaklanmak bu açıdan oldukça önemlidir. Odaklanmak, onları saf bir biçimde gözlemlemenin ve anlayışları geliştirmenin yolunu açar. Gözlemci olan ruh, bu odaklanma halinde imajların tesirinden özgürleşerek gayesini gerçekleştirir ve evren içerisinde keşfedilen sevgiye erişebilir.

Burak Cömertler


ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...