29 Nisan 2024 Pazartesi

KOŞUL

Kesinlikle koşulsuz sevebilirsiniz. Bunun için sevginin duygudan farklı, kapsayıcı bir anlayış hali olduğunu fark etmek gerekir. Sevgide duygu yoktur. Sevgi birleştiricidir ve limitsizdir. Duygular ise varlığı deneyim sahasına çeken ve bu yolla deneyimlenen yaşam örüntüsünün algılanarak saf bir anlayışın açığa çıkmasını sağlayan yönlendirici, limitli, imgesel tesir öbekleridir. Bu tesirlerin kabulü ve ayrıştırılmadan içselleştirilmesi ise varlığı sevgiye eriştirir. Bu, aynı zamanda zekanın yüksek anlayış biçimlerinde belirmesi ve vicdanın, yani ruhsal kudretin açığa çıkmasıdır. Bir çoğumuz sevme yeteneğimizi duygusal kodların yoğunluğuna göre belirleme eğilimindeyiz. Ancak sevginin, maddesel karakter taşıyan duyguların da üstünde; odaklanma halinde ve neden sonuç ilişkisi geliştirilerek, maddeye hakim konuma gelmekle kazanılan idrakte olduğunu anlamak gerekir. Dolayısıyla, kendi sınırsızlığını keşfederek idrakini artırabilen bir varlığın, sevgisinin sınırlarını ve koşullarını belirlemesi yine kendi elindedir.

Sevginin bir koşula bağlı olması, mevcut yaklaşımın egosantrik ve henüz duygusal bağlamda kalmasından ötürüdür. Koşullanmayı meydana getiren limitli anlayışlar, henüz yeterince tezahür ettirilemeyen ruhsal kudretin işaretidir. 

Maddeye hakim olmak için dünya okulunun derslerini aldığımızı söyleyip duruyoruz. Buradaki hakimiyet kavramı, zihin yoluyla bir boyut içerisine yönlendirilen imajlar ve bu imajlardan ötürü meydana çıkan duygu ve düşüncelere, aynı zamanda bunlardan ötürü meydana gelen realitelere hakim olabilmek ile ilgilidir. Bu hakimiyet, varlığın gelişmişliği ile orantılı olarak değişir ve her realite geçişinde idrakle birlikte yükselen anlayışlarda varlığı hakikate ulaştırır.

Duygu ve düşünceler varlığın yaratımıdır. Bunların temeli olan imajlar bir mekan içerisinde tezahür etmeye başladıkları anda mekanik bir yapıya bürünmeye başlarlar. Dolayısıyla duygu, düşünce ve hislerimizden ötürü oluşan egolarımız da mekanik ve sınırlıdır. Asıl koşullanmayı yaratan da bu sınırlardır. Üçüncü yoğunluk düzleminde bulunmamızın temel amacının, egonun idrak ve sevgiyle dönüştürülmesi, katı döngülerin mekanik olmayan yüksek karakterli anlayış biçimleriyle değiştirilmesi olduğunu hatırlamak gerekir.

Burak Cömertler





ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...