Ana içeriğe atla

KOŞUL

Kesinlikle koşulsuz sevebilirsiniz. Bunun için sevginin duygudan farklı, kapsayıcı bir anlayış hali olduğunu fark etmek gerekir. Sevgide duygu yoktur. Sevgi birleştiricidir ve limitsizdir. Duygular ise varlığı deneyim sahasına çeken ve bu yolla deneyimlenen yaşam örüntüsünün algılanarak saf bir anlayışın açığa çıkmasını sağlayan yönlendirici, limitli, imgesel tesir öbekleridir. Bu tesirlerin kabulü ve ayrıştırılmadan içselleştirilmesi ise varlığı sevgiye eriştirir. Bu, aynı zamanda zekanın yüksek anlayış biçimlerinde belirmesi ve vicdanın, yani ruhsal kudretin açığa çıkmasıdır. Bir çoğumuz sevme yeteneğimizi duygusal kodların yoğunluğuna göre belirleme eğilimindeyiz. Ancak sevginin, maddesel karakter taşıyan duyguların da üstünde; odaklanma halinde ve neden sonuç ilişkisi geliştirilerek, maddeye hakim konuma gelmekle kazanılan idrakte olduğunu anlamak gerekir. Dolayısıyla, kendi sınırsızlığını keşfederek idrakini artırabilen bir varlığın, sevgisinin sınırlarını ve koşullarını belirlemesi yine kendi elindedir.

Sevginin bir koşula bağlı olması, mevcut yaklaşımın egosantrik ve henüz duygusal bağlamda kalmasından ötürüdür. Koşullanmayı meydana getiren limitli anlayışlar, henüz yeterince tezahür ettirilemeyen ruhsal kudretin işaretidir. 

Maddeye hakim olmak için dünya okulunun derslerini aldığımızı söyleyip duruyoruz. Buradaki hakimiyet kavramı, zihin yoluyla bir boyut içerisine yönlendirilen imajlar ve bu imajlardan ötürü meydana çıkan duygu ve düşüncelere, aynı zamanda bunlardan ötürü meydana gelen realitelere hakim olabilmek ile ilgilidir. Bu hakimiyet, varlığın gelişmişliği ile orantılı olarak değişir ve her realite geçişinde idrakle birlikte yükselen anlayışlarda varlığı hakikate ulaştırır.

Duygu ve düşünceler varlığın yaratımıdır. Bunların temeli olan imajlar bir mekan içerisinde tezahür etmeye başladıkları anda mekanik bir yapıya bürünmeye başlarlar. Dolayısıyla duygu, düşünce ve hislerimizden ötürü oluşan egolarımız da mekanik ve sınırlıdır. Asıl koşullanmayı yaratan da bu sınırlardır. Üçüncü yoğunluk düzleminde bulunmamızın temel amacının, egonun idrak ve sevgiyle dönüştürülmesi, katı döngülerin mekanik olmayan yüksek karakterli anlayış biçimleriyle değiştirilmesi olduğunu hatırlamak gerekir.

Burak Cömertler





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...