8 Aralık 2022 Perşembe

DÜŞÜNME SÜRECİ

Hiçbir kurtarıcı, yol, öğreti veya din yoktur ki, siz düşünmediğiniz sürece sizi aydınlığa ulaştırsın. Dogmaları yıkabilmenin ve onlardan özgürleşerek idrakli hareket edebilmenin yegane yolu, şartlanmamış bir zihinle, korkmadan, sınırsızca düşünebilmekten geçer. Bu sayede yüksek benlik egosal benliklere boyun eğdirilebilir ve özün madde düzleminde pırıl pırıl ışıldamasının yolu açılır. Varlık bu noktadan sonra şahsiyet kazanmaya başlar, hayata yargısız bakabilir, varoluşu koşulsuz sevip kucaklayarak, bütünü bir olarak görebilmesinin önündeki illüzyonik kalıpları parçalayıp dağıtabilir.

Bir varlığı edindiği bilgisi değil, o bilginin tesiriyle geçirebileceği düşünme süreçleri aydınlatabilir. Varlık, ne kadar az sorguladığının ve neden sorusunu içine yeterince yöneltip yöneltemediğinin farkında olabilmelidir. Yaşamın her anında, varoluşa dair tüm gözlem ve etkileşimlerimizde bir hamleyi ne kadar sorgulanmış bir anlayışa göre yapıyoruz veya ne kadar otomatizmaya dayalı katı kalıpların yönlendirmesiyle yapıyoruz?

Bunun için genele dair birkaç temel soru sorabiliriz.

- Varoluşun her zerresi, Yaratan'ın sevgisi ve ışığından ötürü olduğu halde, neden bir parçayı diğerine göre kutsal sayarız?

- O, yarattığı her varlığın içinden ayrım gözetmeksizin fışkıran bir kaynak olduğu halde, neden bir bütün olmak yerine ayrışmayı tercih ederiz?

-Yaratan, bizi biz olduğumuz için yargılar ve cezalandırır mıydı? Madem öyle neden bizden ayrı olmayan kardeşimizi yargılar ve ona karşı nefret besleriz? 

- Her varlığın bir diğerini kendinden, evrenden ve Yaratan'dan ayrı görmemesi gerektiğini, onun da Yaratan ile birlikte deneyimlediğini ve evrenin işleyişinde kıymetli bir fonksiyonu olduğunu bildiğimiz halde, neden realitesine saygı göstermez ve onu anlamaya çalışmayız?

- Sevginin uygulamalarını yapmak için enkarne olduğumuz bu yoğunluk derecesinde, neden koşulsuz sevemeyiz? Buna engel olan nedir? 

- Affetmek gibi karmik döngüleri bitiren bir duyguyu neden içselleştiremiyoruz? 

- Bunları vicdan yönünde dönüştürebilmek için hangi adımları atabiliriz?

- Bizim yönümüz ve evrimimiz O'na doğru değil miydi? O zaman neden eksiklerimizi görmek istemeyiz?

Elbette bunun gibi yüzlerce soru sorarak içimize, dönüşüm sürecimizi başlatmak ve vicdanımızdaki katılıklardan, sorgulayarak arınmak bizim elimizdedir. Dünyada ne için aynı döngülerin içerisinde yer aldığımızı etraflıca düşünmememiz ve yaşam amacımızı keşfetmemiz gerekir.

Burak Cömertler

4 Aralık 2022 Pazar

DİNİN ÖTESİ

Vicdanı yeterince gelişmemiş ve nefsinde henüz katılıklar olan bir varlığı, otomatizmaya dayalı ahlak kurallarıyla kontrol altında tutabilir ve o varlığa, bilinç düzeyine karşılık gelen 'Tanrı' anlatılarını sunabilirsiniz. Bu yüzden insanlara, kendilerinin henüz oluşturamadıkları düzeni tebliğ etmek ve ham bilinçlerinin, düşünce süreçleri geçirerek, gereken tanrısal anlayışlara kendilerini ulaştırmalarını sağlamak için; sembolik, katmanlı ve kapalı anlatımların yer aldığı dinler gönderilmiştir. Bu iletiler belirli realitelerin karşılıklarıdır ve insanlar kendi düzenlerini, yüksek bilinç ve gelişmiş vicdani değerler yönünde kurabildikleri noktada terk edilmelidirler. Bu, dini reddetmek demek değildir, aksine; içerisinde barındırdığı dışsal şartlandırma öğelerine açık bilgilerle yaklaşarak, kapsamlanan realitelerin ve genişleyen anlayışların ışığında onları özümseyerek geride bırakmak ve uygun anlayış zeminine oturtmak demektir.

Din realitesinden öte bir realite olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bunun ötesinde spiritüel realite, vazife realitesi ve evren realitesi gibi duygu ve düşüncelerinizin karşılığı olan hallerin içerisinde de kendinizi pekala bulabilirsiniz. Fakat şunu da belirtmek isterim ki, ulaşabileceğiniz en yüksek realiteye; aklınızı şartlanmalardan kurtarıp saf bir zihinle, yargısızca ve sınırsızca varoluşu sorguladığınız zaman ulaşabilirsiniz. Ve o zaman kendiniz hakkında herhangi bir tanımlamaya ihtiyaç duymaz, sizi tanımlayan öğelerin aslında sizi sınırlandıran öğeler de olduğunu anlar ve bu çabadan vazgeçersiniz.

Bu noktada henüz yeterince anlaşılamamış bazı dinsel hususlara dikkat çekeceğim.

- Dinleri direkt olarak Yaratan göndermemiştir. O'nun bilgisi ışığında bizi gözeten varlık grupları tarafından iletilmiştir. Bu iletilerin yazılması ve aktarılması göreceli, yaratılmış varlıklara özgü bir durumdur. Yaratan ne konuşur, ne yazar ne de yazdırır. Bu noktada Yaratan ve varlıklarının yaratım noktasındaki pozisyonlarını iyi idrak etmek gerekir. 

- Bu yapıları tebliğ eden bize göre rab konumunda olan Cebrail mekanizmasıdır. Görevli varlıklar bileşkesidir ve bizim gözeticilerimiz konumundadırlar. Yaratan'ın bilgisini ve ışığını ihtiyacımız doğrultusunda tekamül süreçleri geçirmemiz için bizlere projekte ederler. Bu yapı hem ruhsal idare mekanizmasının bir birimidir hem de bir yandan bizler gibi evren içerisinde enkarne olan uzaysal varlıklardır.

- Bir dinin mensubu olmamak sizde sanki Yaratan'ı reddediyormuşum hissi uyandırabilir. Bu hakkaten yalnızca sorgulanmamış bir duygudan ibarettir. Yaratan'a ve yaratılışına dair duru ve temiz anlayışlara ancak bu yapıların dışına çıktığınız zaman, düşünce süreçleri geçirerek ulaşabilirsiniz. Dogmalar sizi bir yere götüremez. Stratosfer aşıldığında, uzay aracını o noktaya getiren yakıt modüllerinin artık ayrılması gerekir.

- Yaşadıklarımız; düşünme, kendimizi ve bizimle birlikte deneyimleyen Sonsuz Yaratan'ı keşfetme sürecinden başka bir şey değildir. Yargıları ve katılıkları bırakarak açık bilgiyle hareket etmek gerekir. Anadolu toprakları geçmişte üzerinde enkarne olan ve bu bilgileri ruhsal planlardan alan yüksek varlıklar açısından oldukça şanslıdır. Dönüşümümüzün temeli bu açık bilgilerdedir ve artık bu bilgiler elimizi uzatıp alabileceğimiz yakınlıktadır. Yeter ki özgür irademizle talep edebilelim.

Burak Cömertler


ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...