İnsan, yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumludur. Dünya yaşamı, maddesel deney ve gözlem sahasına gönüllü olarak enkarne olmuş ruhların gelişimi için kurgulanmıştır. Bu gelişim ancak deneyerek, yanılarak ve sonuçları, düşünen varlık tarafından öz bilgi haline getirilerek sağlanabilir. Deneyimleri bastırmamak bu açıdan önemlidir. Sorgulanmamış dinsel, geleneksel ve toplumsal kalıplar içerisinde pürüzsüz dengeli bir hayat yaşamanın ideal olduğu düşünülebilir. Fakat deneyimlemek, korkmadan hamle yapmak, bazen savrulmak ve ızdırap çekmek vicdani gelişimin temelini oluşturur. Bu gelişim, dış şartlanma öğeleriyle baskılanarak dengede kalındığında değil; yaşananlar üzerinden neden sonuç ilişkisi kurulduğunda sağlanabilir. Yaşamda dengeyi kurmak amaç değil sonuç olmalıdır. İçinde bulunulan ana odaklanılarak realiteye hakim olunduğunda elde edilen veriler varlığı bir üst davranış ve düşünce biçimlerine ulaştırabilir. Hata yapmayayım diye hareket etmemek, sonuca ulaşamayacağım diye mü...