Ana içeriğe atla

BASKI

 İnsan, yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumludur. Dünya yaşamı, maddesel deney ve gözlem sahasına gönüllü olarak enkarne olmuş ruhların gelişimi için kurgulanmıştır. Bu gelişim ancak deneyerek, yanılarak ve sonuçları, düşünen varlık tarafından öz bilgi haline getirilerek sağlanabilir. Deneyimleri bastırmamak bu açıdan önemlidir. Sorgulanmamış dinsel, geleneksel ve toplumsal kalıplar içerisinde pürüzsüz dengeli bir hayat yaşamanın ideal olduğu düşünülebilir. Fakat deneyimlemek, korkmadan hamle yapmak, bazen savrulmak ve ızdırap çekmek vicdani gelişimin temelini oluşturur. Bu gelişim, dış şartlanma öğeleriyle baskılanarak dengede kalındığında değil; yaşananlar üzerinden neden sonuç ilişkisi kurulduğunda sağlanabilir.

Yaşamda dengeyi kurmak amaç değil sonuç olmalıdır. İçinde bulunulan ana odaklanılarak realiteye hakim olunduğunda elde edilen veriler varlığı bir üst davranış ve düşünce biçimlerine ulaştırabilir. Hata yapmayayım diye hareket etmemek, sonuca ulaşamayacağım diye mücadele etmemek enkarnasyonun verimsiz geçmesine yol açar. Realite deneyimlenip manası anlaşılmadığı sürece varlığın özündeki sevgi ortaya çıkamaz. Yaşamın, içinde bulunulan anda akıp gittiği gerçeği göz ardı edilip sonuç odaklı başarı imgesine odaklanıldığında varlık hareket edemez. Hareket etmeyen varlık kalp çakrasını yeterince aktifleştiremez ve sevgi derslerinden geri kalır. Bu da bastırılan deneyimler ile birlikte karmik kısır döngülerin yolunu açar. Bu yüzden mümkün oldukça tekrar eden yaşam döngülerinin farkına varılmalıdır. Korku ile hareket edilen, kısıtlanan, baskılamaya yol açan geçmişe dair günah ve suçluluk anlayışları dönüştürülmelidir. Varılacak yer değil, gidilecek yol önemlidir.

Yaratan'a en yakın olan varlığın, en çok sorgulayan, yaşamaktan korkmayarak elde ettiği verileri bilince getiren ve bu sayede gelişmiş vicdani değerlere sahip olan varlık olduğu unutulmamalıdır. Ve bizim evrimimiz O'na doğrudur.

Burak Cömertler






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...