22 Aralık 2024 Pazar

YARATIMINIZ

Evrendeki sonsuz enerjetik akışı algılayabildiğimiz ve bu sonsuz enerjinin tezahür etmiş varlıklar aracılığıyla yönlendirilirek form kazanabildiğini ve madde realitelerini açığa çıkarabildiğini gözlemleyebildiğimiz için "Sonsuz Yaratan" kavramını kullanıyoruz. Evrende tezahür eden her şey sadece enerji ve bu enerjinin formdan forma geçerek bir düzlemden diğerine akmasının sonucu belirir. Sonsuz Yaratıcı enerjinin benlik sahibi, deneyim arzusundaki varlıklar tarafından evren sahalarına yönlendirilmesi ise Yaratan'dan ötürü yaratan olan varlıkları ve o varlıkların, sonsuz yaratıcı enerjiden potansiyel alan sonlu realitelerini meydana getirir. Dolayısıyla duygunuz, düşünceniz, hareketleriniz, aksiyonlarınız, nefes alış verişiniz bile belirli irade ölçüsünde, sizin aracılığınızla tezahür eden yaratımınızdır.

Sonsuz Yaratan'ı ve bu sınırsız yaratıcı enerjiden ötürü evrende fonksiyon gören varlıkları ve varlık sistemlerini birbirinden farkındalıkla ayırmak gerekir. Sıfır noktası boyutsuzluğun, sınırsızlığın, sessizliğin, kısacası enerjinin şekil almamış ve yönlenmemiş bütüncül kaynak halini anlatır.

Yaratılmış varlık şu yüzden yaratılmış varlıktır ki, enerjiyi limitli maddi sahalara, liyakati oranında yönlendirme ve bu maddi sahaları bu yolla araştırma safhalarına dahil olabilmektedir. Bu varlık, araştırmasını gözlemlemek ve içselleştirmek için odağını merkeze, sıfır noktasına çekmek zorundadır. Bu sayede saf ve duru bir biçimde olan biteni gözlemleyebilir.

Meditatif duru bir zihne sahip olmak ve özgür irade ile bilerek hareket edebilmek, gerçekleştirilen deneyim ve gözlem süreçlerinin özgün biçimlerde zuhur etmesini yani bir bakıma varlığın yaratımının kendisine ait olmasını sağlar. Orijinal varlık kendi biçimlerini ortaya koyabilen, korkmadan, iradesine sahip çıkarak ve tesir alıp, tesir verdiği noktaların idrakinde olarak enerjisini yönlendirebilen varlıktır. Bu varlık, yönlenen enerjiden ötürü tezahür eden biçimlere, durumlara, ilişkilere ve etkileşimlere hakim konumdadır. Varlığın kimseye benzemeyen yaratımı, ancak özgür iradesiyle paralel bir biçimde tezahür edebilir.

 Tezahür eden biçimlere, durumlara, ilişkilere ve etkileşimlere yani yaratımına hakim olan varlık, bunların yayıldığı zaman düzlemine, dolayısıyla da maddeye hakim olabilen varlıktır. Yaşamlarımızın ana sebebi maddeye hakimiyeti sağlayabilmektir. Zamana tabi olan varlık bileşenlerimizi yani yaratımımız sonucu beliren egomuzu, realitelerimizi ve kapsadıklarını, kontrolden ve korkudan uzak yaklaşım biçimleriyle dönüştürmemiz maddeye hakim olabilmemizin ön koşuludur.

Yaşam bizden tek düzeliği kırarak, döngülerin ötesine akıl ve yüksek karakterli biçimler koymamızı bekliyor. Bu iradeyi gösterebildiğimizde, sevgiyi idrak ve anlayış halinde keşfedebilir ve kendi elimizle meydana getirdiğimiz yaratımı algılayarak, onun üstüne çıkmayı sağlayan aksiyonları alabiliriz.

Burak Cömertler

17 Aralık 2024 Salı

ODAKLANMA KABİLİYETİ

Verimli işleyen bir zihin, odaklanma kabiliyeti gelişmiş ve sorgulama kapasite artmış bir zihindir. Varlık enerjisi, odaklanılan düzleme doğru yönlenir ve orada yoğunlaşır. Dışa bakan göz içe yönelip sorgulama süreci geçirdiğinde, egoların ve bunları karakterize eden şartlanma öğelerinin üzerinde farkındalıklı bir hakimiyet kurulur. Varlığın irade göstererek içine yönelmesi, madde düzlemi boyunca dağılan enerjisini toparlarken; sorgulama süreci ise şartlanmalarını, yani sınırlandırıcı duygu ve düşünce kalıplarını mağlup ederek idrakinin artmasını sağlar. İdrakin kademe kademe artması ise varlığı yüksek benliğine yakınlaştırır. Yüksek benliğine yakınlaşan varlık, benliğin benlikten ayrışması biçiminde açığa çıkan limitli egolarının potansiyel verdiği, mekanik ve tekrar eden kısır yaşam döngülerinin üzerine yüksek karakterli tepki biçimleriyle çıkar hale gelebilir. Sevgi, anlayış ve idrak halinde bu şekilde belirir.

Varlığın özüne yakınlaşması, irade göstererek sorgulamasına ve zihnini sınırlandırıcılarından arındırarak saflaştırmasına bağlıdır. Bu yolla duru ve sağlıklı gözlem biçimleri geliştirebilen bir kimse sevgi kapasitesini artırabilir. Hakiki sevginin, sınırlı duygusal yaklaşımların ötesinde, idrakle belirebilen bir anlayış haliyle açığa çıkabileceğini unutmamak gerekir.

Özüne yakınlaşan varlık, kendisine odaklanmış ve bu sayede madde illüzyonuna doğru separe olmuş enerjisini toparlayabilen bir varlıktır. Duygusunu bu sayede kendisinden ayrıştırmadan içselleştirebilir, düşüncesinin onu hangi yüksek anlayışa ulaştırabileceğini bu toparlanma haliyle fark edebilir. Gerçeği görmeyi isteyen kimse için bu meditatif şuur hali şu anda, şimdi ve burada her daim aktif ve geçerlidir. Önemli olan görmeyi istemek ve bu yolla kendi rengini ortaya koymaktır.

İçe odaklanmak, meditatif şuur hallerine erişmek ya da meditasyon yapmak varlığın dönüşümünü kesinlikle sağlayamaz. Varlığın bu şuur hallerindeyken gerçeği, yani zihninde anlayış halinde beliren büyük resmi görmeyi istemesi esas dönüşümünü sağlar. Her insanın kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğinin ve özgür iradesinin kendi boynuna asıldığını idrak etmesi gerekir. Herkes ışığını kendi içinde, kimsenin götüremeyeceği, yolu olmayan zamansızlık noktasında bulabilir.

Yüksek anlayışlara erişebilmek öncelikli ve önemlidir, ama varlığa esas şahsiyetini kazandıran eriştiği idrak haliyle eylemlerinin örtüşmesidir. İnsanın çektiği acının çoğu aksiyonlarıyla eriştiği anlayışın birbiri üstüne düşmemesinden kaynaklanır. Halbuki eylemleri de varlıktan ayrı değildir. İrade göstermek, yeri geldiğinde hayır diyebilmek önemlidir. Korku ancak hayır denilebildiğinde dağılır. İradesinin farkına varan ve üzerinde büyük oranda hakimiyet kurabilen kimse, kendi realitesini kendisinin oluşturduğunu giderek yüksek seviyelerden anlayabilir hale gelecektir.

Burak Cömertler 




4 Aralık 2024 Çarşamba

FARK

Kontrol etmek ile hakimiyet kurmak birbirlerinden farklı yaklaşım biçimleridir. Kontrol eden limitli egodur. Ayrışma ve yüzleşememe halini doğurur. Hakimiyet ise bilinçli bir farkındalık ve idrak ile geliştirilir. Yaşam aksiyonlarının sevgiden ötürü alınabilmesi, bir realiteye, duyguya ya da düşünceye, neden ve sonuçları ile hakim olunabilmesinden geçer. Maddeye hakim olmak dediğimiz durum da budur. Kontrolün olduğu yerde sevginin olmadığını unutmamak gerekir.

Burak Cömertler

2 Aralık 2024 Pazartesi

ESİR

İnsan, kendisini sevmeyi, hazlarının esiri olmakla ve kendisine acımakla karıştırıyor. İnsanın, yüksek işler yapabileceği, farkında bile olmadığı çok fazla enerjisi var, ama o kendisine hiç dikkat etmiyor. Enerjisini, bağımlılıklarına ya da idrakine varamadığı döngülerine akıtmayı çok seviyor. Odağı sürekli gasp ediliyor. İlgisini dağıtan bir yığın tesir ve düşünceyle dolu zihni. Bu şartlanmışlık hali onu oyalıyor, tüketiyor ve içsel bağlantısını zayıflatıyor. O, bunun farkında değil. Enerjisi tükenince iradesi de zayıflamaya başlıyor. Hep aynı yere çıkan, alınacak bir verinin ya da edinilecek bir kazanımın olmadığı, tekrar eden kısır döngülerinin esiri oluyor. Ne yöne ne için gittiğini bilmeden, anlamsızca koşan atlara benziyor. Tükeniyor. O, enerjisini yönlendirdiği, tesir aldığı ve tesir verdiği noktaların idrakinde değil. 

Uyandığını sanıyor ama yanılıyor. Hep bir başkasından yardım istemeye çok alışmış, bu durumun kendisini nasıl zayıf bıraktığını anlayamıyor. Koltuk değnekleriyle yürümeyi koşmaya tercih ediyor. Kurtarıcı arıyor, yol, öğreti izliyor. Bir tek kendi içindeki, hiçbir yolun götüremeyeceği, zamansızlık noktasındaki ışığına ve bilgeliğine bakmak aklına gelmiyor. İçi ile dışı arasındaki fark çok büyük. Vicdanı bir türlü eyleme dönüşmüyor.

İnsan, kendi realitesini kendisi yaratıyor ama ilerleyebilmek için o realitenin de üstüne çıkması gerektiğini unutuyor. Hatta saplanıp kaldığı yerler için başkalarını suçluyor. Şeytanlarının farkında değil. Odağını çalan, enerjisini tüketen ve özgür iradesini gasp eden unsurların idrakinde değil. O, şimdi ve burada, ayakları toprakta, başı gökte olamıyor. Sessizlikle olan bağlarını kaybetti. O, deneyime daldı. Yaşadıklarının ne manaya geldiğini özümseyip yuvasına dönmesi gerekiyordu, ama maddenin esiri oldu. Feveran eden, acı duyan, inat eden, körü körüne inanan ayrık bilincini kendisi sandı.

O, kendisine dikkat ettiğinde ve odaklandığında önce kendisini sevecek, parçalarını iyileştirecek ve yaralarını onaracak. Sonra dağıttığı ilgisini, enerjisini ve gücünü de toparlayarak kendisinden ayrı olmayan bütünü sevmeye başlayacak. İşte o zaman, birlik ile bir bütün olabilmek için önce hiç olması gerektiğini, kendisini feda etmesi gerektiğini anlayacak.

Burak Cömertler


AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimle...