Ana içeriğe atla

ODAKLANMA KABİLİYETİ

Verimli işleyen bir zihin, odaklanma kabiliyeti gelişmiş ve sorgulama kapasite artmış bir zihindir. Varlık enerjisi, odaklanılan düzleme doğru yönlenir ve orada yoğunlaşır. Dışa bakan göz içe yönelip sorgulama süreci geçirdiğinde, egoların ve bunları karakterize eden şartlanma öğelerinin üzerinde farkındalıklı bir hakimiyet kurulur. Varlığın irade göstererek içine yönelmesi, madde düzlemi boyunca dağılan enerjisini toparlarken; sorgulama süreci ise şartlanmalarını, yani sınırlandırıcı duygu ve düşünce kalıplarını mağlup ederek idrakinin artmasını sağlar. İdrakin kademe kademe artması ise varlığı yüksek benliğine yakınlaştırır. Yüksek benliğine yakınlaşan varlık, benliğin benlikten ayrışması biçiminde açığa çıkan limitli egolarının potansiyel verdiği, mekanik ve tekrar eden kısır yaşam döngülerinin üzerine yüksek karakterli tepki biçimleriyle çıkar hale gelebilir. Sevgi, anlayış ve idrak halinde bu şekilde belirir.

Varlığın özüne yakınlaşması, irade göstererek sorgulamasına ve zihnini sınırlandırıcılarından arındırarak saflaştırmasına bağlıdır. Bu yolla duru ve sağlıklı gözlem biçimleri geliştirebilen bir kimse sevgi kapasitesini artırabilir. Hakiki sevginin, sınırlı duygusal yaklaşımların ötesinde, idrakle belirebilen bir anlayış haliyle açığa çıkabileceğini unutmamak gerekir.

Özüne yakınlaşan varlık, kendisine odaklanmış ve bu sayede madde illüzyonuna doğru separe olmuş enerjisini toparlayabilen bir varlıktır. Duygusunu bu sayede kendisinden ayrıştırmadan içselleştirebilir, düşüncesinin onu hangi yüksek anlayışa ulaştırabileceğini bu toparlanma haliyle fark edebilir. Gerçeği görmeyi isteyen kimse için bu meditatif şuur hali şu anda, şimdi ve burada her daim aktif ve geçerlidir. Önemli olan görmeyi istemek ve bu yolla kendi rengini ortaya koymaktır.

İçe odaklanmak, meditatif şuur hallerine erişmek ya da meditasyon yapmak varlığın dönüşümünü kesinlikle sağlayamaz. Varlığın bu şuur hallerindeyken gerçeği, yani zihninde anlayış halinde beliren büyük resmi görmeyi istemesi esas dönüşümünü sağlar. Her insanın kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğinin ve özgür iradesinin kendi boynuna asıldığını idrak etmesi gerekir. Herkes ışığını kendi içinde, kimsenin götüremeyeceği, yolu olmayan zamansızlık noktasında bulabilir.

Yüksek anlayışlara erişebilmek öncelikli ve önemlidir, ama varlığa esas şahsiyetini kazandıran eriştiği idrak haliyle eylemlerinin örtüşmesidir. İnsanın çektiği acının çoğu aksiyonlarıyla eriştiği anlayışın birbiri üstüne düşmemesinden kaynaklanır. Halbuki eylemleri de varlıktan ayrı değildir. İrade göstermek, yeri geldiğinde hayır diyebilmek önemlidir. Korku ancak hayır denilebildiğinde dağılır. İradesinin farkına varan ve üzerinde büyük oranda hakimiyet kurabilen kimse, kendi realitesini kendisinin oluşturduğunu giderek yüksek seviyelerden anlayabilir hale gelecektir.

Burak Cömertler 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler