Ana içeriğe atla

DEVRE SONU TESİRLERİ

Kendinizi çokça sıkışmış ve olan bitenden ötürü yorgun hissediyor olabilirsiniz. Devre sonu tesirleri kaçınılmaz bir biçimde nefisleri sıkacaktır. Bu tesirleri sindirebilenler, adaptasyon sağlayarak dayanıklılık kazananlar ve idrak ederek kendi bilinç gemisini inşa edebilenler günün sonunda ayakta kalabilecektir. Geminin batmamasını sağlayacak olan vicdanınız ve yönünüzü bulmayı sağlayacak olan da aklınız olacaktır. Her şeye rağmen, ancak sabırla dayandığınızda, sevgiyle aksiyon almaya devam ettiğinizde ve ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmadığınızda bu geçişin kolaylıkla olmasını sağlayabilirsiniz. Gül bahçelerinde yaşamak için buraya gelmediniz. Zorlu dünya yollarının sorumluluğunu, birbiriniz ile sınanarak Sonsuz Yaratan'a hizmet edebilmek adına gönüllü olarak kendiniz üstlendiniz. Özünüzde bunu siz istediniz. İyi ki buradasınız, iyi ki bu ilahi sorumluluğu üstlendiniz. Olumlu tüm ihtimallerin kapısını umutsuzluğa düşmediğiniz takdirde açabileceğinizi unutmayınız.

İnsanın, içsel denetimini farkındalıkla sağlayacak hale gelerek, uygun sevgi ve ışık düzeyine kendisini getirebilmesi, devre sonu tesirlerini sindirebilmesi için elzemdir. Kutsal metinlerin diyalektiğine dikkat edilirse bir sonraki realiteye geçebilenlerin sayısı geride kalanlara göre her daim oldukça az olmuştur. Bu farkı yaratan, ruhun, yeni tesirlere adaptasyon yeteneği geliştirebilmesi, ileri yönde, sevgi dolu, akılcı, birleştirici yüksek tepki biçimlerini ortaya koyabilmesi ve bir bakıma da eski biçimleri farkındalıkla yerine oturtarak geriye bakışını sonlandırabilmesidir. Geride kalanlar her daim, eski biçimlerin konfor alanında oyalanıp durmaya devam edenler, kendi sorumluluğunu üstlenmeyi reddedenler, kendi menfaatini her şeyin üzerinde tutanlar ve aklını işletmeyerek Sonsuz ve Mutlak olan Yaratan'dan başkasını kendisine rab edinenler, yani maddeye tapanlar olmuştur.

Geriye bakışın sonlanabilmesi düşüncede kolay uygulamada zordur. Yaşam, derininde sade, kararlı ve anlamlı; yüzeyinde ise can sıkıcı, ızdırap verici ve yorucudur. Aradaki farkı kapatabilenler mütekamildir. Madde ile olan bağları bilinçli bir şekilde gözden geçirmek, bağışlamak ve ayrılıkları, döngülerin üzerine çıkarak ortadan kaldırmak, özü sözü bir olmak bu farkı kapatmak için yeterlidir. İllüzyon imajları zordur, bir girdap gibi insanı çeker ve iradesini onun yerine kontrol eder. İnsan şunu anlayabilmelidir ki, duygusu, düşüncesi, bilgisi, kısacası realitesi her zaman ayrılık yaratır; öte yandan, tüm bunların sürüncemesinden bilinçli bir farkındalıkla kurtulup, birleştirici sevgi aksiyonları alabildiğinde ise gerçekten Yaratan'a yakın olabilir, varoluş amacını gerçekleştirebilir ve gerek kendi içinden gerekse dışından aldığı tesirleri idrak ederek bu ayrılıkları giderir hale gelebilir.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler