Ana içeriğe atla

ERİŞİLMEZLERİN ERİŞİLMEZİ

 Tanrı'nın yolundan gittiğini düşünen ama henüz bir kez bile O'nun ne olduğunu sorgulamaya cesaret edememiş insanlar için, bu kavram bir put ve dogmadan ileriye gidemez. Bilginin sonsuzluğunu ve evrimin sürekliliğini kavrayabilenler, her bir yeni basamakta duyumsadıkları sevgi ve ulaştıkları realite düzeyinde O'na dair giderek gelişen bir anlayışa ulaşırlar. Bu anlayış, sonsuza uzanan ve kişiden kişiye; bilinç ve algı seviyesinin yüksekliği oranında değişkenlik gösteren bir arayış yolculuğudur. Yaratan'ın enerjisi varoluşu evreden evreye geçirir ve Yaratan daima yarattığı varlıkların ulaşabildikleri bilinç seviyesi düzeyinde; yarattıklarının algısında belirebilir ve onlar tarafından anlaşılabilir. Evrim yolculuğu sonsuz olduğuna göre bu arayış hiçbir zaman sona ermeyecek ve Tanrı, 'Erişilmezlerin Erişilmezi' olarak gizemini her daim koruyacaktır.

 'Tanrı nedir?' sorusunu sormaktan korkmamak gerekir. Sorup düşünen, bilgiyle arayışa geçen insan; otomatizma ve korku  kalıplarından sıyrılarak idraklenmeye başlayan makul insandır. Tanrı kavramı subjektif bir kavramdır, her varlığın anlayışı kendi gelişmişlik seviyesine göredir. Varlıklar Yaratan'ın sonsuz bilgisiyle sürekli olarak evrilirler, bu yüzden her zaman göreceli olma; yani bir sonraki aşamaya geçme ve kıyaslanma kaderine sahiptirler. Hiçbir göreceli varlık Bir ve Sonsuz olan Yaratıcı ile kıyaslanamaz. Kaynak olan ve kıyas kabul etmeyen O'dur.

 Tanrı kavramı acımasızlık ve korku üzerine değil, yüksek bilinç üzerine kurulu olmalıdır. Bu algı bakana göre değişir. Bakış açısını geliştirmek her bireyin kendi sorumluluğudur ve bunu herkes kendisi için yapabilir. Varlığımızı şartlandırmalardan, sorgulanmayan inanç ve yaşam kalıplarından uzaklaştırdığımız ölçüde özümüze; yani içimizdeki tanrısallığı keşfetmeye daha çok yakınlaşırız. Ve eğer bilginin ve deneyimin önemini kavrayabilirsek, yüksek bilinçle ve idraklice hareket etmenin bizi daima daha üst bir anlayışa, dolayısıyla Tanrı'yı anlamaya daha çok yaklaştıracağını fark ederiz.

 Evrendeki her zerre Tanrı'nın sevgisinden ve bilgisinden ötürü titreşir. İçimizde yüksek sevgiyi ne kadar çok hissedebilir ve bunu yansıtabilirsek O'nu anlamaya o denli yaklaşmış oluruz. Ve sevgiyle birlikte bilginin de nasıl bir öneme sahip olduğunu fark edersek vicdani yetilerimiz ve maddeye karşı tutumumuz da giderek gelişir. Tanrı'yı arayış yaratılmışlar için her zaman bir üst basamağa, aklın ve ruhun yüksek hür iradesi doğrultusunda adım atma isteği ile ortaya çıkar.  Aşama aşama farklı sistemler, boyutlar ve mekanlarda enkarne olan varlıklar bu yolculukta Yaratan ile birlikte deneylerler. Yüksek benliklerimiz evrenin en uç noktalarına kadar uzanan birer işlemci gibi görev alırlar, bilgiden oluşan özümümüz her adımda  yeni bir bilgi ve deneyim talep eder, üstelik bu basamaklar sonsuza uzanır.

Sirius Misyonu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler