Ana içeriğe atla

REALİTEYE SAPLANMAK

 Realiteler birer amaç değil araçtır. Bizleri yüksek bilince ulaştıracak, özümüzü gerçekleştirebilmemiz için katkı sağlayan, bilgi ve hislerimizin yaşamlar içerisindeki illüzyonik karşılıklarıdır.

 Varlık nerelerden tesir aldığını ve hangi yaşam örgüleri içerisinde kendisini bulduğunu tespit edebilmelidir.  Din, millet, ırk, zenginlik, fakirlik, güzellik... ve bunun gibi tüm kalıplar, varlığın sonsuz tekamül yolculuğunda onun evrimsel gelişimi adına belirli bir dönem için planlanan geçici unsurlardır.

 İdrakli yaşam, bu unsurların bizleri nasıl kalıpların ve şartlandırmaların içerisine yerleştirdiğinin her daim farkına vardığımız, onları amaç edinmediğimiz, onlar aracılığıyla sevgi, idrak, bilgelik ve bütünlük anlayışı yolunda ilerleyebildiğimiz zaman mümkün olacaktır. 

 Yaşam içerisinde bilincimizin ve vicdanımızın en yüksek anlayışlara ulaşmasını hedeflediğimiz zaman, Sonsuz ve Tek olan Yaratan'ı arayış yolculuğumuzda gerçekten varlık amacımızı gerçekleştiriyoruz demektir. Sonsuz bilgi ve realiteler karşısında varlığın kaderi budur. Bu realiteler yani düşünceden ve bilgiden ötürü gelişen gerçeklikler tanrısal unsurlardır, organik değişken yapıdadırlar, varlıklar aracılığıyla tezahür ederler ve genişleyip kapsamlanırlar. Bizi yukarıya taşıması gereken bu durum ve halleri putlaştırdığımız takdirde Yaratan'dan öte rabler edinmiş oluruz, var olma amacımız bu putları kırmak ve ilerlemeye devam etmektir. Bunun için sorgulamalıyız, İbrahim sorguladığı için Yaratıcı'nın sonsuz enerjisinin maddenin ötesinde olduğunun farkına varabildi. O edindiği bir bilincten ötürü hareket ediyordu, kalıpları ve tekrarlayan döngüleri parçaladı. Sorgulamadığımız dinlerimiz, putlaştırdığımız ve birini diğerinden üstün gördüğümüz milletlerimiz, bizi bölük bölük ayıran ayrıştırıcı düşünce kalıplarımız, hesapsızca savurduğumuz değer yargılarımız...Hepsi bilgisizliğimizden ve bütünlük anlayışına ulaşamamış olduğumuzdandır. Tanrı'nın bilgisi sonsuzdur, saplantılarımız ve dogmalarımız etrafında geçirdiğimiz zaman boşa geçmiş demektir. Mutlak Tanrı tüm realitelerin ötesindedir.

Sirius Misyonu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...