Ana içeriğe atla

DÖNÜŞÜM

 Acılarımız, bağımlılıklarımız ve travmalarımız, bizi dönüştücü potansiyele sahip açılmayı bekleyen birer hazine sandığı gibidir. Blokajlar; çakralarımızdaki enerji akışını verimsiz hale getirir ve yaşamsal deneyimleri pasifize eder. Böylece enkarnasyonumuzun verimsiz ilerlemesine yol açar. Yapmamız gereken yegane şey egosal tutumumuzu dönüştürüp, kurban psikolojisinden sıyrılıp, kendimizi değersiz hissetmekten vazgeçmemizdir. Bizler çok yüksek potansiyellere sahip değerli varlıklarız. Yaşamın geçmiş imajlarında değil, şu anda içimizden akıp gittiğini anımsayabiliriz. Yaralarımızı kabul edip, onları sarmalamalı, şefkatle dönüştürmeli ve bütünü sevmeye önce kendimizden başlamalıyız.

Varlık, yaşam içerisinde yeterli deneyim ve bilgi düzeyine ulaşabilmekle varoluş amacını gerçekleştirebilir. Enkarnasyon; gözlemlemek ve deneylemek demektir. Bu hal, madde odaklı yaşamanın ya da tamamiyle ruhani bir görüntüye bürünmenin ötesinde, dengeli ve aktif bir hayat sürmekle mümkün olabilir. Yaşam içerisindeki bu aktiflik; aynı zamanda görüntümüzü, hal, davranış ve tepkilerimizi de belirleyen geçmişe dair çözümlenmemiş yaşamsal örgülerin ve travmaların etkisinde sekteye uğrayabilir.

 Sürekli üzerinde durulan anda kalma kavramı, deneyimlerin aktifleşmesi ve yaşamdan verim alabilmemiz için kilidi açabilecek anahtardır. Elbette geçmişte olan ve hala hatırladığımız birçok travma ve acı veren olayların başımıza geldiğini yadsıyamayız ama onların neden başımıza geldiğini anlamaya çalışarak, içimizde sevgiyi ve anlayışı geliştirerek, tıpkı büyüsel tesir etkisi yapan bu olayları tekamülümüzün pozitif yönde ilerlemesi için avantaja çevirebiliriz.

 Yaşam bir illüzyondan ibarettir. Bazen bize çok büyük haksızlıklar yaptığını düşündüğümüz birisini affetmemiz ve Yaratan'ın merhametinin ve sevgisinin içimizden geçmesine izin vermemiz gerekebilir, bazen de geniş ölçekli toplumsal etkileri olan bir olayda kendi tavrımızı gözden geçirip, gereken dersi alıp, bir sonraki adımda daha idrakli ve kendimizi affederek yaşamımıza devam etmemiz gerekebilir. Bu süreçler bizim kendimizi tanımamız ve Sonsuz Yaratan'ın bizlerle beraber deneyimlemesi süreçleridir. Vicdanımızı bilgi yönünde sürekli olarak genişletmeli ve önce kendi yaralarımızı şefkatle sarmaya çalışmalıyız. Yaşamın geçmiş ve gelecek imgelerinin ötesinde içinde bulunduğumuz anda var olduğunu anımsamalıyız. Genişleyen anlayışlarımız bu süreçlerde yapacağımız hamleleri, içimizdeki katılıkların çözünmesi ve yüklerimizden giderek daha da arınmamız, özgürleşmemiz ve kendimizi gerçekleştirmemiz için bizlere yol gösterici olacaktır. Sabırla ve anlayışla içimize dönmeliyiz.

Sirius Misyonu




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...