Ana içeriğe atla

ORGANİZMA

 Evren dev bir organizma gibidir. Yaratan'ın sistemlerinde, evren ve yaratılan varlıklar her daim bir üst şuur aşamasında yer alan varlıklar tarafından idare ve himaye edilirler. Yaratan'ın sonsuz bilgisinin her seferinde farklı bir istasyondan geçerek evrim ihtiyacı duyan varlıklara, gereksinimleri doğrultusunda projekte edilmesi ve tekamül süreçleri geçirmelerinin sağlanması, işleyişin özünü oluşturur. Tekamül, bilginin aşama aşama varlıklarca işlenmesi ve özümüzde var olan sevginin, tanrısallığın madde düzleminde giderek keşfedilmesi süreçleridir. 

İmajinasyon yeteneğine sahip, irade sahibi olan ve düşünebilen beşeri varlığın bu işleyiş içerisindeki görevi, bilginin işlenmesi ve transforme edilerek başka bir şuur sahasına yönlendirilmesi süreçleridir. Madde evreninin içerisinde duyumsadığımız tüm realiteler bu şekilde tezahür eder. Her varlığın yaratan olması bu süreçlerde üstlendiği görevden ötürüdür. 

Giderek farkındalığı artan ve evrenin işleyişi hakkında bilgi sahibi olan varlıklar, gelişen birlik bilinciyle beraber hiçbir varlığın birbirinden bağımsız olmadığını, bir üst kademedeki varlıkların her daim evrim ihtiyacı olan alt kademedeki varlıkların elinden tuttuğunu kavramaya başlarlar. Vazife planları, bizler gibi bir zamanlar üçüncü titreşim düzeyinde tekamül eden varlıkların, gelişen farkındalıkları ve elde ettikleri liyakatları doğrultusunda, üst evrim aşamalarında, iç içe geçmiş örgüsel bilinç bileşkeleri oluşturarak  evrensel yönetim mekanizmaları içinde fonksiyon görmeleri sonucunda oluşur.

Sonsuz olan Yaratan'ın bilgisi de sonsuzdur, dolayısıyla evrim süreklidir. Bu sonsuzluk içerisinde belirli bir evrim aşamasına ulaşan varlıklar bir öte adımda her daim yeni bir varlık sistemiyle karşılaşırlar. Her karşılaşma ayrı bir sorumluluk ve vazifeyi bünyesinde barındırır. Evren bir bütündür. Tüm varlıklar Sonsuz Yaratandan ötürü yaratandır, bütünden ayrı değildir ve birbirlerine karşı sorumludur. Evrim, kendi kendimizi bilmemizin sonsuz yolculuğudur.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...