Ana içeriğe atla

KOŞULSUZ SEVGİ

 Koşulsuz sevgi, her varlığın bizim farklı bir yansımamız olduğu, bir ayrım olmadığı ve ayrımı yaratanın içsel yargılarımız ile bunlara bağlı egosal benliklerimiz olduğu, idrakine varabildiğimizde, içimizde keşfedebileceğimiz yüksek tanrısal bir ifadedir. Bir kimseyi sevemeyeceğinizi düşünüyorsanız, içinizde,  ona dair yargıyı kıramıyor ve onu kendinizden ayrıştırıp bu durumun nedenleriyle yüzleşemiyorsunuz demektir. Madde illüzyonunda, üçüncü yoğunluk derecesi temel dersleri, bu benliklerin realiteler düzeyinde dönüştürülmesini ve ayrılıkların ortadan kaldırılmasına dair anlayışların geliştirilmesini amaçlar. Bu dönüşüm, koşulsuz sevmekten ve bilgiyle genişleyen idrakten ayrı tutulamaz. Sonsuz Yaratan'ın sizi asla yargılamadığını ve her birinizi ayrım gözetmeden sevdiğini anımsayıp, O'ndan örnek alabilirsiniz.

 Bütün varlıkları ayrım yapmadan, koşulsuz ve şartsız sevebilmenin önündeki tek engel bizim sınırlı anlayışlarımızdır. Neden sonuç ilişkisi kurabilmek ve bilgiyle hareket etmek, ayrılıkları gidermenin ve neden hiçbir şart koşmadan, herkesi sevmemiz gerektiğini anlamamız için önemlidir. Bizi ayrıştıran yaşamsal unsurlar ve üzerimizdeki etkileri hakkında detaylıca düşünmemiz ve sonuçlarını içselleştirmemiz, farkındalıklı bir yaşam sürmek için şarttır. 

 Yaşam dediğimiz olgu, içimizdeki tanrısallığı keşfetme ve kendimizi gerçekleştirme sürecidir. Bu keşfetme süreci en yüksek tanrısal ifade olan şartsız, koşulsuz sevgiye ve kutuplaşmanın olmadığı, Bir ve Kaynak olan Sonsuz Yaratan'a doğru olmalıdır. Bu demek oluyor ki, siz içinizdeki sevgiyi, başka varlıklara ne kadar çok akıtabilirseniz ve vicdanınızdaki katılıkları gelişmiş bir idrakle, ne kadar fazla parçalayabilirseniz, Sonsuz Yaratan'ın yüksek anlayışına o denli yaklaşabilmişsinizdir.


Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler