Ana içeriğe atla

YANILSAMA

Kader konusu üzerine düşünürken aklımıza sıkça takılan, 'Eğer yaşayacaklarım zaten belliyse yaşamanın ne anlamı var?' sorusu, cevabını kendi içinde barındırır. Yaşamın özünün, arzu ve isteklerimiz doğrultusunda ulaşılması gerektiğini düşündüğümüz realiteler ve hedefler olduğunu zannederiz. Bu bir yanılsamadır çünkü yaşam andadır. Duyumsadığımız realiteleri, gereken gözlemi yapabilmek yani tekamül süreçleri geçirebilmek için her yaşam öncesinde, yüksek benliğimizde kendimiz kurgularız. Bu haller evrim ihtiyacımıza göre belirlenir ve geçicidir. Yaşamın, kurgulanan mizansenler dahilinde, egosal benliklerimizle rol aldığımız bir illüzyon olduğunu ve dağılmaya mahkum gelecek imajlarından öte, içinde bulunduğumuz şu anda akıp gittiğinin farkına varabilmek, kendimizi ve yalnızca anda olan Sonsuz Yaratan'ı keşfedebilmemiz için, bizlere önemli bir bakış açısı sağlayacaktır.


Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur dolayısıyla duygu ve bilgimizin karşılığı olan realiteler de hiç tükenmeksizin kapsamlanırlar. İçerisinde bulunduğumuz realiteler, yaşam illüzyonu dahilinde, varlıksal gelişimimiz için gereken gözlem süreçlerinin ve evrim ihtiyacımızın hangi yönde olduğu ile ilgilidir. Enkarnasyon öncesinde yüksek benliğimizde ve gerektiğinde ruhsal rehberlerin yardımıyla yapılan kader planlaması, bu realitelerin genel hatlarıyla kurgulanmasıdır. İçinde doğduğumuz aile, millet, ırk, zenginlik, fakirlik, yaptığımız meslek, yaşadığımız şehir, bedensel uzuvlarımızın noksanlığı, hastalıklar vb. gibi türlü varlıksal vasıflar geçicidir, varlık için değişmez değildir, deneyim araçlarıdır ve dağılmaya mahkumdur.

Kendimizi içinde bulduğumuz haller yaşamdan yaşama değişkenlik gösterir. Bazen zorlanırız neden bu haldeyim, neden acı çekiyorum, neden bir başkasının sahip olduğuna ben sahip değilim ya da neden arzuladığım mevkiye ulaşamıyorum diye hayıflanırız. Bazen de başkalarına oranla daha şanslı olduğumuzu düşünürüz, bolluk içinde, hasta olmadan belki başkaları üzerinde rahatça otorite kurabildiğimiz hayatlar yaşarız. Hatırlamamız gereken bunların hepsinin varlığın bilinç düzeyiyle, deneyim ihtiyacıyla ve evrimsel gereksinimleriyle alakalı olduğudur. Yaşamın özü, varlığın, sonunda dağılacak olan bu halleri amaç edinmesinde değil, onları an be an dolu dolu yaşayarak, gerekli gözlemi yaparak öz bilgisini artırmasından geçer. Yaşam maketi bellidir ve varlığın madde düzlemindeki gözlemleri eşsiz birer tanrısal eylemdir. 

Sirius Misyonu


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...