Ana içeriğe atla

DOGMA

Bilincin genişlemesi ve yükselmesi, dogmaların çözümlenmesi ile paralel gerçekleşir. Sorgulanmamış sabit düşünceler ve katılıklar ortadan kalkmaya başlayınca, varlığın davranışları yüksek benliğine, özüne daha da yakınlaşır ve uyumlu hale gelir. Anda olan Yaratan'a yakınlaşmanın, geçmiş ve gelecek imgelerinin büyüsel tesirlerinden uzaklaşarak, meditatif, duru bir zihne sahip olabilmenin yolu bu kalıpları kırmaktan geçer. İdrakli varlık, tekrarlayan döngülerin ötesine sorgulayarak ve sağlıklı neden-sonuç ilişkileri kurarak geçebilir. Varlığın kendini bilebilmesi ve içindeki tanrısallığı keşfetmesi süreci bu şekilde işler. Teoride, kendimize ne kadar çok 'neden' sorusunu korkmadan sormayı başarabilirsek, pratikte bir o kadar aşama kaydeder, bilincin hamlığını giderebilir ve varoluşa dair farkındalık kazanabiliriz.

Her ne kadar kendimizi aşkın bilinç halleri içerisinde hayal etsek de pek çoğumuz sorgulanmamış kalıplardan oluşturduğumuz türlü zırhlarla etrafımızı çevirmekte oldukça ustayız. Bir aşamaya kadar bunlar mutluluk, huzur ve güven hissi sağlayabilir. Ama farkına varmak ve görünenin ötesine erişmek isteyen varlık için, diğer bir aşamada bu katılıkları çözümlemek; bir dağın yamacına tırmanırken, bu yolda ter dökerek mücadele etmek ve ulaştığı her yeni dinlenme noktasında ufkunun ne kadar genişlediğini fark ederek, varoluş gayesini yerine getirebilmesinin mutluluğuna varmakla eşdeğer bir hal alır.

Şunu net olarak belirtmek gerekir ki, yüksek evrim aşamalarına ulaşmak ve dünya okulunu bitirmek isteyen her varlık, kendisini yeterli sevgi ve idrak düzeyine çıkarabilmelidir. Bunları yapabilmek için de bilerek yaşamalı, bilincini yükseltmeli ve vicdanını, nefsinin aksi istikametinde geliştirebilmelidir. Bunu ancak, herhangi bir dinsel, mezhepsel otomatizma ihtiyacı hissetmeden, kendi içsel denetim mekanizmasını kurarak, vicdanının katılıklarını gidererek herkes yalnızca kendisi için yapabilir. Musa'nın, asası ile vurduğu taşlardan akan pınarlar, katılaşmış nefis ve vicdanların dönüşümünü sembolize eder. Bu da ancak sevgi, bilgi ve sorgulama ile gerçekleşebilir.

Sirius Misyonu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler