Ana içeriğe atla

NEFİS BİLİNCİ

 Nefis bastırılmamalı, bilinçlendirilmelidir. Bunun için, deneyim ve gözlem süreçleri yaşayarak gerekli tecrübeler kazanmak ve yaşama aktif bir biçimde dahil olmak gerekir. Varlığın, hareketlerini kontrol altında tutması önemlidir, fakat bu kontrolün korku ya da baskı kalıplarıyla yapılmasıyla, idrakli bir biçimde, deneyime dayalı, öz kontrolü gelişmiş bir biçimde yapılabilmesi arasında büyük fark vardır. Gelişmiş bir varlık, bu denetimi bilinçli ve idrakli bir biçimde sağlayabilendir. Bunun göstergesi de, varlığın düşüncelerinin ve eylemlerinin örtüşmesidir. 

 Dengeli bir yaşam sürmek ve anda kalabilmek birçoğumuzun ulaşmaya çalıştığı idealidir. Bu iki kavram birbirinden ayrı değildir ve hatta bunlara ek olarak nefsi bilinçli bir şekilde kontrol etmenin, bu oluş halleri üzerine bağlayıcı ve sürekli kılıcı etkilerini de göz önünde bulundurabiliriz. Nefis, deneyimlerle ve bu deneyimlere dair elde edilen çıkarımlarla aşamalar kaydedebilen bir olgudur. Bu da demek oluyor ki, nefsi bastırmak ve yaşananlara dair pişmanlık duyarak hayata aktif bir biçimde katılmaktan kendimizi geri koymak, tekamül süreçlerimiz için epey verimsiz sonuçlar doğuran bir tutum olacaktır.

 Hayatın içimizden akıp gitmesine izin vermemiz ve kendimizi kısıtlamamız gerekir. Bu sayede, yaşamsal realiteler içinde, öğrenen ve öğreten varlıksal rolümüzü gerçekleştirebilir ve evrimsel aşamalar kaydederek, bilerek yaşamanın büyük hazzını hücrelerimizde hissedebiliriz. Etkin, sürekli ve aktif bir yaşam sürebilmek, geçmiş ve gelecek imgelerinden, kendimizi yargılamamız gerektiği gerçeğini göz önünde bulundurarak uzaklaşmamıza ve nefsimizi bilinçlendirerek, kendi içsel denetim mekanizmamızı oluşturmamıza büyük katkı sağlayacaktır.


Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler