Ana içeriğe atla

TESİRLER BÜTÜNÜ

 Bizler, birer tesirler bütünüyüz. Şaka yollu bile olsa kendimize negatif nitelemeler yaptığımızda, zihnimiz ve bedenimiz ona göre tepki vermeye başlar. Geçmiş anıları anımsayıp onlara tutunduğumuzda, tıpkı büyü gibi tesir yapar ve bizi dolu dolu yaşamaktan, anda kalmaktan alıkoyar. Kendimizi hassas radyo alıcıları gibi düşünebiliriz. Bu yüzden, tesir aldığımız noktaları kontrol edebilmek; dengeli bir yaşam sürmenin ve idrakli olabilmenin ön koşuludur.

 Yaşam içerisinde, tesir odaklarına karşı verdiğimiz tepkiler evrim düzeyimizle doğru orantılıdır. İnanç kalıpları, geleneksel etkiler ya da bütünün hal ve hareketlerini sorgusuz doğru kabul etmek, farkında olmadan bizi yönetir ve otomatik bir yaşam sürmemize yol açar. İşin kötüsü, "neden" diye sorgulamadığımız müddetçe bu kısır döngülerin tatlı huzurunda sürüklenir dururuz.

 Söz tıpkı büyü gibi tesir yapar. Bu tesiri sindirebilmek ve uygun tepkiyi geliştirebilmek için egosal kimliklerimizi optimize hale getirmemiz gerekir. Bunun için de sorgulamak şarttır. Hepimiz, pek farkında olmasak da birçok dogmanın şartlanma etkisi altında yaşarız. Yani davranış ve hareketlerimizi kendimiz değil, doğru olduğunu düşündüğümüz ve daha önce hiç sorgulama gereği bile duymadığımız katı kalıplar tayin eder. Kendimize karşı olan tutum ve davranışlarımızda da farkında olmadan aynı yolu izleriz ve etki altında kalarak yaşamdaki manevralarımızı kısıtlarız.

 Geçmişin tesirinde kalarak yaşamın içimizden akıp gitmesine engel olmamak için; affetmeyi becerebilmeli, koşulsuz sevebilmeli ve yaşamın anda olduğunu anımsamalıyız. Aile bireylerimiz, arkadaşlarımız ya da geriye dönüp baktığımızda içimizi sızlatan her ne hatırlıyorsak; tüm yaşananların madde illüzyonu dahilinde bizleri ızdırap çekmekten bir adım ötede, farkındalık kazanmamız ve daha da güçlü, tecrübeli varlıklar olabilmemiz için dizayn edilen durum ve olaylar olduğunu anımsayabiliriz. Her varlığı kendi realitesine göre değerlendirebilmek, bu noktada yargılamanın önüne geçer ve bizlere özgürleşmenin kapılarını açar.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler