Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O

Kuvvetli ve samimi bir inanca dayalı iman, varlığın anlayışını belirli bir noktaya kadar götürebilir. Ulaşılan bilinç düzeyinde, Tanrı'nın varlığına inanıp inanmamanın hiçbir önemi yoktur. Tanrı'yı, kendimizi keşfederek fark edebilmenin bir önemi vardır. Etrafımızdaki her şey bizim yansımamızdır ve eğer bir Tanrı varsa, O'nun anlaşılması ancak varlıkları aracılığıyla meydana getirdiği yaratımını anlamakla mümkün olabilir. O'nu, evrenin dışında, ulaşılması imkansız bir yerden yarattıklarını izleyen, cezalandıran ve yasaklar koyan eril bir varlık olarak görmek yerine; özümüzden fışkırarak tüm madde alemine yayılan sevgide, zamansızlıkta, gelişmiş vicdani değerlerde ve yüksek bilgelikte aramak, bu farkındalığın artmasına yol açacaktır. O, varlıklarından ayrı değildir. O'nu çok uzaklarda, ayrık hissederek değil; içimizdeki yüksek değerlerde bütünlük hissederek keşfetmek gerekir. O, inanç kalıplarına ve dogmalara sığdırılamaz. Giderek yükselen anlayışlarda şartsız ve sın...

DÖNÜŞÜMÜZ O'NADIR

Sonsuz Yaratan'ın katında kutuplaşma yoktur. O, yarattığı hiçbir varlığı içerisinde bulunduğu hal ve davranışından ötürü yargılamaz ve varlıklarıyla birlikte deneyimler. Bu yüzden madde realiteleri düzeyinde alınan her türlü aksiyon, tanrısal birer eylemdir ve gözlem açısından kıymetlidir. Madde düzleminde enkarne olarak deneysel süreçler geçirmek, bizleri bu sayede O'nun yolunda vazifedar kılar. Kısıtlı anlayışlarımıza göre ölüm bir bitiş gibi görünebilir, fakat bu sadece dezenkarnasyondur. Dinlenme, yeni enkarnasyon sürecine hazırlık ve geçirilen süreçten elde edilenlerin Sonsuz Yaratan tarafından özümsenmesi aşamasıdır. Her aşamada O'nun sonsuzluğunu içimizde keşfeder ve O'na doğru ilerleriz. Yaratan'ın yarattığı varlıklarından ayrı olmaması ve dönüşün; deneyim, gözlem ve bunlardan süzülenlerle O'na doğru olması budur.  Bu yüzden varoluşa yargısız bakabilmek, ego kaynaklı bakış açılarını ve hareketleri dönüştürebilmek önemlidir. Giderek O'na doğru dönülür...

FARKINDALIK

Birlik olunmaz, birlik olunduğu fark edilir. Siz zaten evrenden, Yaratan'dan ve tüm varlıklardan ayrı değilsiniz ve bütünlük arz edersiniz. Ego ya da benlik ne derseniz deyin; düşünce süreçleri geçirerek, içsel derinliklerinize yolculuk yapmadığınız sürece, bu geçici maskelerinizin ardında parıldayan özünüze ulaşamaz ve kendinizin farkına varamazsınız. O zaman birliğin değil, realitenin insanı olursunuz. Özünüzün direktifleriyle değil, geçici şartlanma kalıplarıyla hareket edersiniz. Bu özün dini, milleti, rengi, sınırı, dağılmaya mahkum ayrıştırıcı hiçbir kalıbı yoktur ve onun ışığının madde düzlemini giderek daha çok belirmesi, ancak sizin iradenize bağlıdır.  Otomatizmadan kurtulma çabası gösteren ve idrakli hareket etmeye başlayan varlığın, özellikle uyanış aşamalarında yaşadığı bilinç sıçramalarının nedeni de budur. Korku ve baskı kalıpları, yerini bilinçli sevgi ve idrak anlayışına bırakmaya başlar. Birlik olunduğuna dair düşünceler de ancak bu idraklenme aşamasında ortaya çı...

DÜZEY

Devre sonunda, gezegen üzerinde enkarne olmuş varlıkların az bir kısmı kendisini yeterli sevgi ve ışık düzeyine ulaştırabilir. Kutsal kitapların diyalektiğini hatırlayınız. Tufandan ya da felaketten kurtulanlar, geride kalanlara nazaran her zaman azınlık konumundadırlar. Ruhsal bilgileri inceleyiniz. Devrenin sonunda yeterli vicdan, sevgi ve idrak seviyesine kendilerini ulaştıranların oranı oldukça azdır ve geride kalanlar titreşim düzeylerine uygun gezegenlerde döngüleri tekrar ederler. Bizler sanıyoruz ki uyandık, aydınlandık, süper bilinç aşamalarına kendimizi ulaştırdık. Yanılıyoruz. Hala vicdanlarımız katı, affedemiyoruz, sevemiyoruz; yansımamız olan kardeşimizin aslında kendimiz olduğunu anlayıp onu yargılamaktan ve ayrıştırmaktan vazgeçemiyoruz. Bizler hala gölgelerimizle yüzleşmekten kaçıyor, sorgulamaktan uzak bir halde; farkındalıkla değil, inanç kalıplarıyla hareket ediyoruz. Etrafımızdaki bir grup insana bakarak yükselişe geçtiğimizi, hatta boyut atlayıp topluca yüksek bili...

DÜŞÜNDÜĞÜNDEN AYRI DEĞİLSİN

Varlık, düşüncenin form bulmuş halidir. Bizler de madde illüzyonu içerisinde, düşüncelerimizin imajinatif karşılıkları olan realiteleri, yine kendi kurduğumuz bedenler aracılığıyla deneyimleyen beşer düzeyinde varlıklarız. Dolayısıyla düşündüklerimizden ayrı değiliz. Aynı kolektif düşünce havuzundan beslenir, deneyim ve gözlemlerimizle bu havuzu birlikte genişletiriz. Demek oluyor ki, birbirimizden hiç ama hiç farklı da değiliz. Yeryüzünde neden bulunduğumuzu sorguluyor ve cevabını bulmakta hala zorlanıyorsak; ayrılığı yaratan, çatışmayı körükleyen ve bütünü, bir olarak görmemize engel olan tüm sığ kalıpların ve dogmaların zihnimizde çözümlenmesine odaklanmalıyız. Bunun için de, saf düşünme ve yargısız gözlemleme biçimlerini, bireysel ve toplumsal ölçekte içselleştirebilmeliyiz. Üçüncü yoğunluk derecesi düzleminde enkarne olan varlıklar için iki temel ders programı vardır. Bunlardan ilki, egosal kimliklerin dönüştürülmesi, ikincisi ise sevgi ve uygulamalarının yapılmasıdır. Ve bunların...

DÖNGÜ

Bizler birer gözlemciyiz ve yeryüzüne, tekrarlayan kısır döngülerin içerisinde nedensizce savrulmak için değil, realiteler düzeyinde varoluşu gözlemlemek için enkarne oluruz. Bu yüzden enerjimizi yoğunlaştırdığımız noktaları iyi belirleyebilmeli ve tesir odaklarının farkında olabilmeliyiz. Acılarımız, kederlerimiz ve ayrılıklarımız bizden ayrı olmayan duygu durumlarıdır ve bu döngüler, içsel gelişimimiz için yaşamamız gerekenlerin, realiteler düzeyinde birer dışavurumudur. Bu duyguları kendimizden ayrıştırarak görmezden gelmek ve onları bastırmak yerine, dönüştürmemiz gereken birer parçamız olarak içselleştirebilmeliyiz. O zaman onlarla korkmadan yüzleşebilir, gereken içsel tepkiyi geliştirebilir ve duygu geçişine izin vererek kendimizi özgürleştirebiliriz. Yıllarca şikayet ettiğimiz bir durumun, artık onu benimsedikten ve birlikte yaşamayı öğrendikten sonra hayatımızdan uzaklaşmaya başladığını fark etmişsinizdir. İlintili olarak duyumsadıklarımız her ne kadar bize acı verse de, kendim...