Ana içeriğe atla

DÜZEY

Devre sonunda, gezegen üzerinde enkarne olmuş varlıkların az bir kısmı kendisini yeterli sevgi ve ışık düzeyine ulaştırabilir. Kutsal kitapların diyalektiğini hatırlayınız. Tufandan ya da felaketten kurtulanlar, geride kalanlara nazaran her zaman azınlık konumundadırlar. Ruhsal bilgileri inceleyiniz. Devrenin sonunda yeterli vicdan, sevgi ve idrak seviyesine kendilerini ulaştıranların oranı oldukça azdır ve geride kalanlar titreşim düzeylerine uygun gezegenlerde döngüleri tekrar ederler. Bizler sanıyoruz ki uyandık, aydınlandık, süper bilinç aşamalarına kendimizi ulaştırdık. Yanılıyoruz. Hala vicdanlarımız katı, affedemiyoruz, sevemiyoruz; yansımamız olan kardeşimizin aslında kendimiz olduğunu anlayıp onu yargılamaktan ve ayrıştırmaktan vazgeçemiyoruz. Bizler hala gölgelerimizle yüzleşmekten kaçıyor, sorgulamaktan uzak bir halde; farkındalıkla değil, inanç kalıplarıyla hareket ediyoruz.

Etrafımızdaki bir grup insana bakarak yükselişe geçtiğimizi, hatta boyut atlayıp topluca yüksek bilinç aşamalarına yaklaştığımızı sanıyor olabiliriz. Fakat farkında olmadığımız şey, kendimizin hiç ama hiç farkında olmadığımızdır. Birçoğumuz hala üçüncü yoğunluk derecesi illüzyonunun bilinç örgüsü ve dogmatik kalıpları içerisinde; yargı ve otomatizmaya dayalı hareket biçimlerini tekrar edip duruyoruz. Korkularımızla yüzleşemiyor, sorgulayamıyor ve olaylar üzerine; bizi tekamül basamaklarında yukarılara taşıyacak düşünce süreçleri geçiremiyoruz.

Bazı temel soruları içimize yönelterek cevap almaya çalışabiliriz.

- Koşulsuz sevebiliyor ve affedebiliyor muyum? Eğer beceremiyorsam bu konulara dair kendimi içsel olarak nasıl evirebilirim?

- Tepkilerimi düşünerek mi veriyorum?  Hareketlerimin idrakinde miyim?

- Korkularımla ve gölgelerimle yüzleşip onlardan özgürleşebiliyor muyum?

- İçinde bulunduğum halin sorumluluğunu üstlenip acı, keder, ayrılık gibi duyguları kendimden ayrıştırmadan, gözlemci pozisyonunda kalarak deneyimleyebiliyor muyum? Yoksa onları bastırıp görmezden mi geliyorum?

- Yaşamın tekrarlayan kısır döngülerinin farkında mıyım? Bunlardan gereken ders çıkarabiliyor ve nefsimi vicdanımın yönünde, yüksek bilgi ve deneyimlerle bilinçlendirebiliyor muyum?

- Yanımdakinin yüzüne baktığımda kendimi, aynaya baktığımda ise evreni ve Yaratan'ı görebiliyor muyum?  

Özgürlüğümüz dışarıda bir yerde değil, kendi içimizde keşfedeceğimiz ışıkta gizlidir. Işığa ulaşabilmek için karanlık yollardan geçmemiz gerektiğini bile bile bu dünyaya gelen de bizleriz. Karanlık yollar, üstesinden bilinçle gelmemiz ve tecrübe kazanmamız için dizayn edilmiş korkuları temsil eder ve ulaşmaya çalıştığımız kaynak kendi özümüzden başka bir şey de değildir. Bu yolda nice benlikler feda edilir, acılar çekilir, dönüşülür ve korkularla yüzleşilir. Kahraman yeter ki bu yolu yürümek istediğini anımsasın.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler