Ana içeriğe atla

DÜŞÜNDÜĞÜNDEN AYRI DEĞİLSİN

Varlık, düşüncenin form bulmuş halidir. Bizler de madde illüzyonu içerisinde, düşüncelerimizin imajinatif karşılıkları olan realiteleri, yine kendi kurduğumuz bedenler aracılığıyla deneyimleyen beşer düzeyinde varlıklarız. Dolayısıyla düşündüklerimizden ayrı değiliz. Aynı kolektif düşünce havuzundan beslenir, deneyim ve gözlemlerimizle bu havuzu birlikte genişletiriz. Demek oluyor ki, birbirimizden hiç ama hiç farklı da değiliz. Yeryüzünde neden bulunduğumuzu sorguluyor ve cevabını bulmakta hala zorlanıyorsak; ayrılığı yaratan, çatışmayı körükleyen ve bütünü, bir olarak görmemize engel olan tüm sığ kalıpların ve dogmaların zihnimizde çözümlenmesine odaklanmalıyız. Bunun için de, saf düşünme ve yargısız gözlemleme biçimlerini, bireysel ve toplumsal ölçekte içselleştirebilmeliyiz.

Üçüncü yoğunluk derecesi düzleminde enkarne olan varlıklar için iki temel ders programı vardır. Bunlardan ilki, egosal kimliklerin dönüştürülmesi, ikincisi ise sevgi ve uygulamalarının yapılmasıdır. Ve bunların hepsi belirli yaşam periyotlarında ve gezegenin devresel döngülerinde, düşünce ve bilginin karşılığı olan realitelerin deneyimlenmesi ile gerçekleştirilir. 

Bu dersleri neden alıyoruz?

Enkarnasyonlar boyunca elde ettiğimiz deneyimler, devre sonuna ulaştığımızda bizleri; koşulsuz sevebilen, vicdanını nefsinin aksi yönünde geliştirebilmiş, bilerek hareket eden ve evrenin işleyişine dair bilgi sahibi olan bir varlığın bilinç düzeyine yaklaştırmayı amaçlar. Bu ulaşılan düzeyde, varoluşa dair bütünlüğü ve birliği algılamamızın önündeki en temel engel olan, ayrılığı yaratan ve çatışmayı körükleyen egosal benliklerin dönüştürülmesi gerekir. 

Üst evrim aşamalarında benlik kavramı ortadan kalkar ve birlik anlayışı türlü halleriyle deneyimlenir. Bu yüzden dönüşüm, kendi yarattığımız illüzyonik kalıpların ardında yer alan bütünlüğü görebilmemiz için önemlidir. Yukarıdaki paragrafta realiteler boyunca elde edilen deneyimlerin varlıkları gereken ışık ve bilgelik seviyesine ulaştırması gerektiği belirtilmiştir. Diğer yandan, yüksek ışık ve bilgelik düzeyine ulaştırmada rol alan bu realiteler araç değil amaç haline geldiğinde, varlığın realiteye hakim olması gereken yerde realite varlık üzerinde hakimiyet kurmaya başlar. Bu ikisi arasındaki fark, maddeye tapınarak, tekrarlayan kısır döngülerinde takılı kalmak ile Sonsuz Yaratan'ı, uygun evrim basamaklarında yüksek sevgi ve bilgelikte aramak arasındaki farka eşdeğerdir. 

Kendimizi dönüştürmemiz bu yüzden önemlidir. Her birimiz içimize dönerek bunu kendimiz yapabiliriz. Bu dışarda bulabileceğimiz bir şey değildir. Düşünmek, sorgulamak ve duru gözlem süreçleri geçirmek bunun anahtarıdır.

Burak Cömertler



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...