Ana içeriğe atla

İKİ TANRI

Korku, egonun tanrısıdır. Varlığın düşünce ve eylemlerinin umuttan değil, endişeden ötürü olmasına yol açar. Yaşamsal döngülerin şifalandırıcı yönünü gizler, ızdırap verici, ayrıştırıcı yönünü ortaya çıkarır ve varlığın düşünceye değil, düşüncenin varlık üzerinde hakimiyet kurmasına neden olur. Kısır kalıplar, gelenekler ve sorgulanmayan öğretiler, onu duyguya ve zamana bağımlı kılar.

İlahi ışıktır özün tanrısı. Karanlığı aydınlatması yegane kaderidir. Katı vicdanlardaki küçücük bir çatlak bile yeter içeri sızması için. Sonsuzluğu ve bilgeliği andadır. Özgür irade tek yol göstericisidir. Ancak şartlanmamış bir zihinle, gölgelerle yüzleşmeye hazır olduğunda, varlık onu kendi içinde keşfedilebilir.

Her cümlenin ve surenin başında söylenen ve tekrarlanan "Şeytandan Allah'a sığınmak" ne demektir?

Otomatik bir biçimde yüz yıllardan beri mühür gibi ağzımızda olan bu ayet; korkmaktan, sorgulamamaktan, akıl etmemekten, nefsi kontrolünde yaşamaktan, yani aklın alabileceği tüm negatif yönelimlerden; yüksek bilgelik ve gelişmiş vicdan yönünde pozitif idrak hamlesi yaparak uzaklaşılmasının niyetinden başka bir şey değildir. Şekilsel bir tanrıyı şuursuzca tekrar tekrar anmanın ötesinde, tekamüle dair ilerlemenin, bilerek yaşamanın ve O'nu, bu süreçlerde adım adım keşfetmenin temel altlığını oluşturur.

Korkmadan yaşayabiliyor muyuz?

Varlığın sorgulaması ve sorgulaması gerektiğini anlayarak iradesini kullanmaya başlamasıyla, özündeki yüksek tanrısal karakter de belirmeye başlar. Bunun için aklını, iradesi yönünde korkusuzca kullanması gerekir. Daha önceleri dışarıda aradığı ve kendine ait olmayan kalıp sorularda bulduğu varoluşa dair tüm cevapları; bu sefer, egosal benliklerinin ve mevcut dogmatik düşüncelerinin yıkılmasını göze alarak kendi içine yöneltmeye başladığı sorularda bulmaya başlar. Samimi ve gerçek cevapları orada bulabileceğini anlamıştır. Bu, idraklenmenin ve otomatizasyondan uzaklaşmanın ilk adımıdır. Egonun tanrısı burada yitirilmeye başlanır. Varlık evreden evreye bu şekilde geçer.

Korkunun olduğu yerde sevginin ve umudun yeşeremeyeceğini anlamak ve yüzleşmekten kaçındığımız her şeyin, bizi dönüştürecek itici gücü bünyesinde barındırdığını ve bize ait olduğunu fark etmek gerekir. 

Burak Cömertler










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...