Ana içeriğe atla

DÖNÜŞÜM

Çok okumak, bilgiyi yüklenmek ya da hakikatleri arayıp bulmak bir kimsenin dönüşümünü sağlayamaz. Etki altında kalmamış bir zihnin, saf ve duru gözlem biçimleriyle, bu unsurlara, bilgiye ya da hadiseye farkındalıkla odaklanması ve düşünme süreçleri geçirmesi dönüşümünü sağlar. Birçoğumuz farkında bile olmadan türlü dogma anlayışların yönlendirmesiyle hareket ve düşüncelerimizi biçimlendiririz. Şartlanma budur. Bu sorgulanmamış anlayışlar, irade göstermesine bağlı olarak zamana, harekete, yani madde illüzyonuna bağımlı olan varlığın; kendisini içinde bulunduğu ana çekebilmesiyle dönüştürülebilir. Anda kalarak dikkatle gözlem yapabilmek realitenin tüm çıplaklığıyla algılanmasına ve üzerinde hakimiyet kurulmasını sağlar. Hareketten bağımsız olduğu için çaba gerektirmeksizin oluş halinde gerçekleşir.

Bir kimsenin kendisinin farkına varabilmesi, zihninin ne kadar çok yönlendirici dış tesirin etkisi altında olduğunu geniş bir biçimde algılayabilmesine bağlıdır. Bu öğeler tek tek odaklanarak dikkatle çözümlendiği ve bu yolla tesir altında kalmadan, kendi yaşayış biçimlerini ortaya koyabildiği oranda, varlık şahsiyet sahibi ve idrakli olabilir. Bir din öğretisi, kitap bilgisi ya da toplumsal kalıbın himayesinde hareketlerini biçimlendiren varlığın fark etmesi gereken şey kendisinin özgün bir birey olmadığıdır. Bu kalıplar varlık adına varlığın hareketlerini biçimlendirirler ve algısını sınırlandırırlar. Yükselen bilincin varlık nazarındaki gösterimi dışsal bir etki, tesir ya da şartlandırıcı kalıbın etkisinde kalmadan, kendi içsel yönlenme ve düşünme mekanizmasını vicdanıyla oluşturabilmesindedir. Bu sayede ideal deneyimleyen, gözleyen ve tecrübe ettiklerini süzgeçten geçirerek içselleştirebilen biri haline gelebilir. Dönüşümün ve realite geçişinin sırrı idrakli olmaktan geçer. Evrim hızı bu şekilde varlığın kendisini giderek daha çok bilebilmesiyle artar. 

Bilginin ya da hakikatin dönüştürücü tesiri ya varlık tarafından hazmedilerek üst tekamül basamaklarına tırmanmak için kullanılır ya da bilgi o varlığı zaman döngülerinin içinde amaçsızca sürükler. Birinde realiteye insan hakim olur, diğerinde realite insana hakim olur. Bu ince farkı anlayan insana gelişim basamaklarının kapıları bir bir açılır.


Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler