Ana içeriğe atla

ALGI

Algılamak büyük resmi görmek demektir. Duyularla beslenen, zihin tarafından duygu olarak kodlanan tepkilerin gözlenerek düşünce üretilmesi ve aşama aşama bu düşüncenin gözlemlenmesi ile çaba göstermeksizin akış halinde beliren andaki farkındalık durumudur. Zihnin kendisine ait olmayan yönlendirici ve iradesini etkileyen düşünce formlarından yani şartlanmalardan arınması algının genişliğini ve kalitesini etkiler. Algılama zamansızdır, imgenin gözlemlenmesiyle anda meydana gelir. Varlık enerjisinin zaman düzleminden ana çekilmesiyle, farkındalıkla odaklanma halinde üst düzeye ulaşır. Realite geçişini sağlayabilmenin özü algılamaktan geçer. Yaratan yarattıklarını bu şekilde evreden evreye geçirir. Algılamak, mevcut hafıza üzerinden anlamlandırmanın yolunu açar ve bu, anın barındırdığı sevginin ortaya çıkmasına eş değerdir.

Algı zamansızlıkta beliren farkındalık halidir, zaman ise algının artması için düşünceyi harekete dönüştürüp etkileşimle sonuçlandıran enerjetik bir yapıdır. Zaman illüzyondur. İllüzyon düşüncedir. Dolayısıyla gelişen düşünceler oluşturabildikleri sapmalar kadar, bu sapmaları deneyimleyen varlıklar tarafından ortaya çıkarılırlar. Tüm bunların artması, çeşitlenmesi madde temelli, maddeye odaklanma, onu tanıma ve üzerine hakimiyet kurma süreçlerini doğurur.

Öyleyse algılamak, odaklanarak farkındalıkla ve dikkatle anlamlandırmak maddeyi tanımanın ilk koşuludur. Bu bir bakıma maddeyi mağlup etmek olarak da tanımlanabilir. 

Peki maddeyi mağlup eden nedir?

Özün, yani ilahi ışığın, yani yüksek benliklerin madde düzleminde ışıyabilmesi demektir. Egosal benliklerin derinlerinde yatan bu ışık bu madde düzleminde sevgi, merhamet, şefkat, bilgelik, farkındalık halleriyle yüksek vicdani değerler olarak ortaya çıkar. Biz Yaratan'ın ruhsal evrenini ve enerjetik ilahi tohumlarının ışığını bu sayede, madde düzleminin içerisine sızmasını sağlayabildiğimiz ölçüde hisseder, içselleştirir ve maddeye hakim konuma gelebiliriz

Bu ışığın sızmasının oranı varlığın gelişmişliğiyle doğru orantılıdır. Varlığın gelişmişliği ise algısının genişliğinden ötürüdür. Bu yüzden varlık iradesini ve algısını herhangi bir dış şartlandırma unsuruna teslim etmemelidir. Varlık, algısının etki altına alınmamasını sağlayabildiği oranda idraklidir. Çatışma, ayrışma yaratan, korku temelli tesir odaklarının farkında olabilmek bu yüzden önemlidir. Algının genişletilmesi Yaratan'ı ve yaratılışı en üst düzeyden anlamanın yolunu açar.

Burak Cömertler


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler