Ana içeriğe atla

ANDA KALABİLMEK

Varlık enerjisinin zamana ait düşünsel unsurlardan kopartılarak, zihinde tek bir noktada yoğunlaştırılması, öze yaklaştırılması ve bu sayede enerjinin, etkileşimde olunan realitelere farkındalıkla odaklanılarak; onları algılamak ve anlamlandırmak için kanalize edilmesi, anda kalabilmenin yolu açılır. Enerjinin zaman düzleminden ana çekilmesi, tıpkı meditasyonda olduğu gibi, tüm düşünce, yargı, eleştiri, korku gibi madde illüzyonuna ait unsurların devre dışı bırakılmasını sağlayarak, varlığı meditatif bir hale sokar. Bu sayede saf gözlem yapabilmenin yolu açılır. Böyle bir şuur halinde gözlenen ile gözlemleyen arasında illüzyona dair hiçbir aracı unsur kalmaz ve birlik açığa çıkar. Bu yüksek algı halinde realite üzerinde hakimiyet kurulur ve sevgi açığa çıkar. 

Zamana ait düşünsel unsurlar nelerdir? 

Hareket, düşünce, korku, endişe, kaygı, çatışma, kıyaslama, bölünme, ayrışma, çekişme, kıskançlık vb. unsurlardır. Tüm bunların kaynağı zihnin ürettiği imgelerdir. Bu imgelerin tesirlerini kavrayarak gereken yüksek tepkiyi geliştirmek yerine, tüm enerjimizi bu imgelerin yörüngesinde dönmek için boşa harcadığımız zaman gelişim kaydedemeyiz. Bizler tesiri algılamaktan öte, o tesirin kaynağıyla daha çok ilgileniyoruz.

Anda kalabilmek neden önemli?

Zamana ait tüm unsurların tesirlerinin gözlenerek ve özümsenerek ana ait farkındalık halleriyle değiştirilmesi varlığın kendisini keşfetmesi için kaçınılmazdır. Çatışmanın sönümlenip anda birleşmeye dönüşmesi, kıskançlığın gözlenip yerini saygı ve güvene bırakması, korku ve öfkenin yerini, sevgi ve bağışlamaya bırakması, nefret ve kutuplaşmanın yerini birliğe, anlayışa ve merhamete bırakması gibi tüm haller anda, o anın barındırdığı sevginin ortaya çıkarılmasıyla mümkün olabilir. 

Sevgi realitesini deneyimlediğimiz ve zamana ait dağılmaya mahkum egolarımızın dönüştürülmesini amaçladığımız bu madde düzlemi bizleri evirecek mizansenlerin sahnesinden başka bir yer değildir. Tutunduğumuz her ne ise, irademizi etkileyen her ne varsa, kendi tekamülümüz açısından bunların farkında olabilmek en yüksek varlıksal sorumluluğumuz olmalıdır.

Burak Cömertler


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler