Ana içeriğe atla

DİZAYN

Varlık, zaman döngüsü içerisine yerleştirdiği bir imgenin peşinden gittiği zaman dönüşümünü sağlayamaz. Enerjisini o imgeyi gözlemleyerek, bütünüyle algılayıp içselleştirmek için kullanabildiği zaman bu dönüşümü sağlayabilir. Yani talep edilen değişim dışarıda aranarak değil, içeriye odaklanarak gerçekleştirilir. Umut etmenin, inanmanın ya da hayal kurmanın değişimi getiren asıl unsurlar olduğu sanılabilir, fakat bu bir yanılgıdır. Bunların hepsi zamana ekilmiş imgelerdir, dualiteye aittir ve şartlanmaya neden olur. Hayatın şimdiki anda akıp gittiğini fark etmek ve değişimi tam şu anda gerçekleştirmeyi istemek önemlidir. Alım genişliği ve değişim potansiyeli yalnızca anın akışına izin verilebildiğinde aktif hale gelir. Gelecek gelecekte değil, içinde bulunulan anda dizayn edilebilir.

İmge: Düşünce: Realite: Zaman: İllüzyon

Yaşam birleştirilmeyi bekleyen ayrılıklar bütünüdür ve düşüncenin karşılığıdır. Düşünce ayrılık yaratır. Varlık, giderek geliştirdiği düşüncesini zaman içinde gözlemler. Gözlemlediğini algılaması zamansız odaklanma halinde, anda gerçekleşir. Realiteye bu şekilde hakim olabilir. Bu hakimiyet diğer bir realitenin kapısını açar, yani realiteler giderek kapsamlanır. Bu ilerleyiş algının genişlemesiyle sürüp gider. 

O halde varlığın iki türlü fonksiyonu vardır. İlki yaşamaktır, ikincisi ise yaşadıklarını gözlemleyerek bilince getirmek ve algılamaktır. Bu aynı zamanda kendini bilebilmenin ve evrimin karşılığıdır.

Yaşam zamana, illüzyona, dağılan ve ikiliği meydana getiren düşünceye aittir, algı ise yaşananların temiz ve duru bir biçimde gözlenip anlaşılmasıyla gelişir. Gelişim ve değişim bu yüzden düşüncelere yani realitelere tutunarak gerçekleşemez. Varlık kendi realitelerinin farkına varmalı ve onlara tutunup tutunmadığını sorgulamalıdır. Çünkü evrim basamaklarını tırmanmak düşüncenin her seferinde mağlup edilerek bir yeni ve üst olanı ile değiştirebilmesiyle gerçekleşir. Varlığın bakış açısı bu şekilde genişler ve farkındalığı artar. Bir insan tutunduğu düşüncelerinden çok algısının genişliği kadar vardır.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...