Ana içeriğe atla

VARLIK ENERJİSİ

Saf ve duru düşünceye odaklanarak gözlemlemek, hadisenin tüm yönleriyle algılanmasına ve farkındalığın artmasına sebep olur. Varlığı bilişsel açıdan yükselten temel unsur, bu maddeye hakim olma halinde gerçekleşir. Sevgi bu yolla tomurcuklanmaya başlar ve madde düzlemine yayılır. Dikkatle odaklanmak için ise varlık enerjisinin dağılmadan hadise üzerinde yoğunlaştırılması gerekir. Korku, kaygı, endişe, çatışma, kin, nefret vb. duygular, varlığın çözüm ve odaklanma için kullanması gerektiği enerjisini zamanın içine hapsederek ayrışma yaratır ve enerji kaybını artırır. Bu yüzden zihni boşaltabilmek, tesir noktalarını ve enerjinin yönlendirildiği noktaları kontrol edebilmek önemlidir. 

Varlığın idraklenmesi de bu tesirlere karşı tepki geliştirebilmesi ve enerjisini uygun noktaya yönlendirebilmesiyle doğru orantılıdır. Düşünmek hem yaratımın meydana gelmesi, hem realitelerin kapsamlanması, hem de bu süreçlerde ortaya çıkanların gözlemlenmesi açısından önemlidir ve evrenin işleyişinin temelini oluşturur. Düşüncelerin saflaştırılıp varlıktan ayrıştırılmadan gözlemlenmesi ise odaklanma ve varlık enerjisinin bir noktada dağılmadan yoğunlaştırılmasına bağlıdır. Düşünceyi saflaştırmak ve şartlanmalardan arındırarak verimli hale getirebilmek enerji gerektirir ve irade ister.

Yaşam içerisinde enerjimizi odakladığımız noktaların farkına varabilmeliyiz. Sosyal medyada gereğinden fazla geçirdiğimiz zamanlar, öfkelendiğiniz zamanlar, gereğinden fazla eğlenceye ve hazza odaklandığınız zamanlar, çözüm getirmek yerine hadiselerin etrafında dolanarak kendimizi kurban yerine koyduğumuz olaylar, irademizi gasp ederek bizleri farkında olmadan ayrışmaya iten siyasi olaylar...Zihnimizi anlamsızca doldurarak bizi çözüm ve birleşme yönünden saptırıp, duygularımıza hitap ederler ve kısır döngülerin içerisine hapsederler. Bunların hepsini kendimiz ayırt edebilmeli, hangilerinin sevgiye, anlayışa, merhamete, bilgeliğe yani şimdiki ana hizmet ettiğine; hangilerinin enerjimizi sömüren, tesirlerini özümseyerek serbest bırakmamız gereken duygulara ait olduğunu, yani yıkılacak zamana ve madde illüzyonuna ait olduğunu fark edebilmeliyiz. 

Kendimizi bilebilmemiz ve kontrolü elimizde bulundurmamız en büyük özgürlüğümüzdür.


Burak Cömertler

 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...