Ana içeriğe atla

YARATIM

İki türlü yaratım vardır. İlki, yoktan var etme biçiminde gerçekleşen ruhsal ve fiziksel evrenin Sonsuz Yaratan tarafından meydana getirilmesidir. Yaratılış sonsuzluktur. İkincisi, varlıklar aracılığıyla meydana getirilen yaratımdır. Bu yaratım, maddeyi şekillendirmenin ve üzerinde hakimiyet kurmanın pratiklerini içerir. Bu sayede elde edilen veriler, varlık ve onunla birlikte deneyimleyen Yaratan tarafından gözlemlenerek özümsenir. Sonsuzluk bu şekilde sonsuz enerjiye odaklanır. Bu odaklanma bilinçli prensipler dahilinde, kademe kademe varlıkları ve varlık sistemlerini oluşturur. Her aşaması bilginin işlenerek bir diğer vasata projekte edilmesi ile gerçekleşir. Odaklanarak gözlemlemek farkındalık kazandırır. Farkındalık kazanan varlık tekamül eder ve kendisini gerçekleştirir.

Varlıkların eliyle meydana getirilen yaratım temel manada şu şekilde gerçekleşir:

Ruhsal özün ve bu özün manyetik alanına bağlandığı bedenin birlikteliği varlığın zihnini meydana getirir. Zihin imge, yani düşünce üretir. Bu faaliyet anda geçekleşir. Yaratımın özü imgenin oluşumundadır. Madde illüzyonu, bu imgelerin sekans sekans zaman enerjisine bağlanıp, mekanlar içerisine yayılması ve yaşamsal realiteleri meydana getirmesiyle kurulur. Ruhsal öz, aşama aşama ortaya çıkan tabloyu zaman akışında gözlemler, bilgiyle destekler ve giderek daha da gelişen imgelerin zihin tarafından ortaya çıkarılması için potansiyel verir. Bu zamana yayılmış süreç düşünme sürecidir. En sonunda bir resim oluşur ve bu resim algılanır. Tıpkı bir film şeridinin, fotoğrafların art arda dizilmesiyle oluşması gibidir. Üretilen her imge bir sonraki aşamada olayı daha iyi algılayabilmek için varlık tarafından geliştirilir. Ruhsal öz bu sayede büyük resmi gözlemler. Tıpkı bir ağacın yakınında dururken ondan uzaklaşmaya başlayınca giderek onu bütün halde görüp, hafızamızda yer alan verilerle eşleştirip ağaç olduğunu algılamamız gibidir. Hiçbir çaba gerektirmez, çünkü anda gerçekleşir. Çaba zamana, yani illüzyona aittir ve anda olan varlığın gözlemine hizmet eder.

Öz, sadece gözlemleyerek algılar. Bunun için zamana ve düşünceye bağlanmış sonda aracı olan bedeninin ve bu bedene ait olan zihnin akıcı, saf ve etki altına alınmamış olması ve düşüncelerini bu şekilde bağımsız oluşturması gerekir. Çünkü, varlık algılayamazsa farkındalık kazanamaz ve evrim basamaklarını tırmanamaz. Bir başkasının yöntemiyle ya da dış bir tesirin himayesinde yapılan gözlemler ve bunlardan elde edilen veriler varlığa ait değildir. Varlık, düşününün kontrolünü tamimiyle kendi elinde bulundurmalıdır. Zihnin dogmalardan bilgiyle ve iradeyle ayrışması bu açıdan çok önemlidir. Yaratan'ın sonsuzluğu ve yarattığı enerjetik evrenin deveran etmesi bu yolla gelişen anlayışlarda ve yükselen bilinçlerde giderek daha çok keşfedilebilir.

Düşüncemiz bizim yaratımımızdır. Ne kadar yüksek, odaklanarak ve farkındalıkla düşünebilir ve düşündüğümüzü algılayabilirsek; Sonsuz Yaratan'ı da kendimizi de o kadar çok keşfederiz.

Burak Cömertler



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...