Ana içeriğe atla

ARAYIŞ

Yaşama ve varoluşa dair cevabını aradığınız her ne varsa artık dışarıda değil içeride aramalısınız. Kendi içsel sorgunuzla, üzerinde saf bir biçimde düşünerek elde ettiğiniz sonuç size özgüdür ve ancak sizin yaratımınız olarak yaşamda karşılık bulabilir. Yaratan vasfını ortaya koyabilmesi varlığın yegane gayesidir. Bunun için de dışarıdan gelecek yönlendirme ve şartlanmalardan zihni irade göstererek temizlemek gerekir. Artık yüksek benliklerle hareket etmenin zamanıdır. Bu, bilerek yaşamanın ve atılan adımların idrakinde olabilmenin varlık nezdindeki karşılığıdır. Bu, egosal benliklerinizi dönüştürerek derinlerde yatan tanrısal özünüz ile bağlantı kurabilmenizdir. 

Yüksek benliğiniz aşkın zaman ve mekan boyutlarında var olan tanrısal özünüzdür. Bir altıncı yoğunluk varlığıdır ve deneysel süreçler geçirmek için evrenin farklı fiziksel, zihinsel ve ruhsal boyut katmanlarında enkarnasyonlar planlar. Bunun için, sonda aracı olarak katmanlı beden yapıları kullanır. Bedenler içerisinde girdiği madde ortamının yoğunluğuna göre bu yönlenmiş enerji ile bütünleşir farklı şuur düzeylerinde varlıklar meydana gelir. 

Üçüncü yoğunluk derecesi varlığı özgür irade sahibi yani kendi seçimlerini müdahale olmadan yapması gereken varlıktır. Sevgi ve idrak derslerini aldığı bu yoğunlukta, derslerini verebilmesi için egolarını düzenlemesi ve ideal hale getirmesi gerekir. Egoların ideal hale gelmesi ise ancak varlığın kendi derinlerindeki bu öze odaklanması ve nefsini farkındalıkla kontrol edebilmesi ile gerçekleşir. Yüksek benlik arka planda yer alan ve görünmeyen bir operatör gibi çalışır. İşaretler gönderebilir, eş zamanlılıklar ve rüyalarla varlığa ihtiyacı olan rehberliği sağlar. Varlığın idraklenmesi bu bağlantının güçlenmesiyle paralel gelişir. Öze ulaşmak aynı zamanda sevgi ile bağlantı kurulabilmesi, yaşanılan her olayın derinlerinde yatan sevginin açığa çıkarılmasına yarar. Dolayısıyla sevgi dersleri verilebilir ve varoluş yargısız bir biçimde sorgulanarak anlaşılmaya başlar.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler