Ana içeriğe atla

YÜKSELEN

 İnandığınız için cennete giremezsiniz. Cennet zaten içine girilecek bir mekan değil, idrakinizin ve vicdanınızın gelişmişliği oranında eriştiğiniz bir şuur uyanıklığıdır. Bu düzeye erişebilmek için zihni tüm dogmalardan, onların sebep olduğu şartlanmalardan ve inanç kalıplarından temizlemek gerekir. Algı, farkındalık ve düşünce bu sayede kademe kademe yükselir. Bu sayede enerjinizi zaman düzleminden rahatça çekip gerçeği görmek ve realiteye hakim olmak için kullanabilir ve özünüzden ışıyan sevgiye erişebilirsiniz. Bu da gelişimin, evrimin ve Sonsuz Yaratan'a yaklaşmanın eşsiz yoludur. İnanç, zamana ait eninde sonunda yıkılacak bir imgedir ve enerjinizi zaman düzleminde kısır döngülerin içine hapseder. Zamana ait olan her realite zaten dağılmak kaderine sahiptir. Bu yüzden zamanda, inancın etrafında dolanmak yerine; içinde bulunulan anda, devinim eden ve yükselen farkındalığın ışığını aramak gerekir.

Tercihini dağılmaz ve sarsılmaz olandan yana kullanmak her varlığın özgür iradesine kalmıştır. Kendi varlığını, bedenini ve zihnini tanımak, onları oluşturan öğeleri revize etmek, içeriklerini ve bu sayede yaşama yansıttıklarını fark etmek ve onları yönetmek yine her varlığın kendi sorumluluğudur. 

Bir zamanlar gerekli olan ve insanların şuur uyanıklığının ve realitelerinin karşılığı olan inanç kalıpları artık yerini kendi idaresini üstlenebilen ve mümkün olduğunca idrakini artırabilen varlığa teslim etmelidir. Artık otomatizmaya, yönetilmeye, yani dış şartlanma öğelerine ihtiyaç duyulmadan kendi içsel vicdan mekanizması geliştirilebilmeli, özgür iradenin sınırlandırıcıları ortadan kaldırılmalıdır.

Huzurlu, kısır ve dairesel tekamül döngüleri yerini; irade gösterilen, korkmadan, endişe duymadan, sevinçle yaşanılan ve farkındalıkla yükselen spiral döngülere bırakması gerekir. Bunun için inanmak değil; fark etmeyi istemek, sorgulamak ve gelişime açık olmak gerekir. 

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler