Ana içeriğe atla

KOŞULSUZ

 Koşulsuz sevgi, bir fantezi ya da zorla içine girilmesi gereken bir şuur ve vicdan hali değil; teknik bir farkındalık durumudur. Sevgi, birisine bağlanıp her şeye rağmen onu hoş görmek, kabul etmek ya da karşı konulamaz bir çekimle o kişiye ilgi duymak demek değildir. Sevgi, o kişiyi kendi realitesi dahilinde anlayarak, yargı oluşturmadan saf bir biçimde algılamak ve idrak etmek demektir. Bu noktada geliştirilen ideal tepki de zaten sevgiden ötürü olur. Bu sevginin koşulsuz olması gerekliliği ise, madde illüzyonu dahilinde, kendine hizmete odaklanmış negatif bir figürün, zalim bir topluluğun ya da affedilmesi imkansız gibi görünen insanların dahi, neden sonuç ilişkisi kurabildiğimiz zaman katı yönlerimizi, çatışmalarımızı, gelişmeyen birlik ve merhamet anlayışlarımızı bize yansıtmalarından ve bizden ayrı olmamalarından kaynaklanır. Mesele karşıdakini ayrıştırmadan algılama ve koşullanmayı meydana getiren benliklerin ötesinde bilinçli tepki geliştirme meselesidir. 

Bu idrak hali affetmenin de yolunu açar, affettiğiniz kişi de aslında sizsinizdir. Madde illüzyonu yaşanılan her ne olursa olsun insanın kendisini yine kendisine yansıtması için meydana getirilmiştir. İnsanların genel alışkanlığı olan, sorunu dışarıda aramak egosal benliklerle, duyguyla ve düşünce kalıplarıyla hareket etmenin yolunu açar, benlikleri merkeze alır. Bu merkeziyet yargı, aç gözlülük, endişe, korku, çatışma vb. duygularla kıyas mekanizmasının da devreye girmesiyle illüzyonun varlık üzerinde hakimiyet kurduğu bir sevgisizlik iklimini doğurur.

Sevgi, madde illüzyonu dahilinde hangi personalar ya da benliklerle davranılırsa davranılsın, bu dağılacak realitelerin ötesinde her şeyi kapsayan Sonsuz kutupsuz bir anlayış ve bütünlüğün olduğunun özümsenmesidir. Sevgiden ötürü verilen tepkide çatışma ve ayrışma yoktur, birleştirme vardır. Birleşim için ise saf anlayış gereklidir. Karşıdaki insanın ya da durumun gelişmişliğini, hangi evrim seviyesinde neleri deneyimlediğini, yaptıklarının idrakinde olup olmadığı bütün ve net olarak görüldüğünde, ona dair yargı ve kızgınlık ortadan kalkar, sorumluluk hissedilir. Bu kendinden ayrıştırmadan algılamanın yolunu açar. Realiteler insanları birbirine aynalayan ve bu anlayışları kazanmalarını sağlayan geçici mizansenlerden başka şeyler de değillerdir. Sevginin koşulsuz olması, karşıdakini illüzyona ve illüzyonun getirilerine hakim olarak anlama sanatı ve bu yolla geliştirilen gönül açıklığıdır. 

İnsan şunu anlamalıdır ki;

Bir başkasını yargılaması ya da suçlaması kendisini cezalandırmasıdır.

Bir başkasına öfkelenmesi kendisine öfkelenmesidir.

Bir başkasını affedememesi de yine kendisini bağışlayamamasıdır.

Zihinlerde duygu, düşünce, inanç ve şartlanmalarla beliren illüzyon hakimiyetinin; yerini özden gelen kapsayıcı, sınırsız ve sonsuz sevgiye bırakması bu yüksek anlayışın temelini oluşturur.

Burak Cömertler




































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...