Ana içeriğe atla

HAKİMİYET

 Baskının, kontrolün, sınırlamanın olduğu yerde sevgi yoktur. Akıl ve vicdan ile kurulan idrakli hakimiyette sevgi vardır ve asıl özgürlük bu disiplini sağlayabilmektir. İstenildiği kadar meditasyon yapılabilir, dünya ile kurulan bağlar zayıflatılıp insanlardan uzak durulabilir ya da oruç tutulabilir. Eğer varlık, yüzleşmesi gereken gölgeleri üzerinde, realiteler düzeyinde yaşayarak ve deneyerek hakimiyet kuramaz ve korkularından bilinçli bir şekilde arınamazsa bu geçici çözümler pek bir yarar sağlamayacaktır. Varlığı zayıflatan ve konfor alanına iten dış şartlanma ve denge disiplinleri, yerini, kişinin özgün yolunda, kendi kendine geliştirdiği vicdanıyla içsel olarak sağlandığında umulan gelişim sağlanabilir. Yaşam döngülerine adım adım odaklanmak ve duyguları kendinden ayrıştırmadan gözlemlemek bu gelişimin yolunu açar.

İradenin yetersizliği söz konusu olduğunda kontrol altında tutma ya da baskılama yoluna gidilir. Bu durum, zihin üzerinde varlığın hakimiyet kuramamasına, deneyim eksikliğine ve şartlanmaya yol açar. Kendi başına yürümesi gereken bir insanın ısrarla koltuk değneklerini kullanmaya çalışması ve kendisini zayıf bırakarak bu sınırlı hareket halinin ötesine geçemeyişi gibi bir durumdur. 

Eriştiğimiz bilinç düzeyinde, varlıklar tüm sorumluluğu ve hakimiyeti kendi vicdanı ile sağlar hale gelebilmelidir. O vicdan ki Sonsuz Yaratan'ın benlik sahibi olan varlıktan fışkırması ve sevgi biçimleriyle madde illüzyonuna yayılmasını sağlayan varlık kudretidir. Bu yüzden, varlığın otomatizmadan mümkün mertebe özgürleşmesi ve idraki ile beliren sevgiye; sınırlandırıcılarından ve korkularından arınarak ve kendi sorumluluğunu üzerine alarak erişmesi, hem evrimini hem de Sonsuz Yaratan'a yaklaşmasını temin eder.

Burak Cömertler

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...