Ana içeriğe atla

REFERANS NOKTASI

 Şekillere bürünüp form aldığınız zaman, isim verip tanım atadığınız zaman, sonuca odaklanıp başarıyı kıyasladığınız zaman, geçmiş deneyimlerinize takılıp kendinizi suçlamayı sürdürdüğünüz zaman, korktuğunuz ve endişelendiğiniz zaman, tüm bu kalıplara sıkıştığınız zaman ki gerçekten bunların hepsi zamandır yani illüzyondur; limitli ve ben merkezci yaklaşım biçimlerine sahipsiniz ve katı egonuzla hareket ediyorsunuz demektir. Enerjinizi, referansı limitli madde illüzyonu olan bir noktaya sabitlerseniz tepki ve yaklaşımlarınız da dar, limitli ve bütünsellikten uzak olacaktır. Bu kalıpları neden sonuç ilişkisi geliştirerek giderdiğiniz, çok yönlü yaklaşımlar geliştirdiğiniz ve referans noktasını yaşamın aktığı an olarak belirlediğiniz zaman ise özünüzdeki limitsiz sevgiye erişerek yüksek karakterli vicdani yaklaşımlar geliştiriyorsunuz demektir. 

İmajinasyon ruhsal bir faaliyettir ama öte yandan bu yolla meydana gelen imgesel örüntüler maddedir. İllüzyon içerisinde, zaman düzlemine bağlanmış her unsur maddesel karakter taşır. Dolayısıyla duygu ve düşünceniz de maddedir. Bu da demek oluyor ki duygu ve düşüncenin varlık üzerindeki hakimiyeti aynı zamanda maddenin hakimiyetidir.

Benlik ya da ego, varlığın arzu duyarak deneyim sağlama adına madde illüzyonuna yönlendirdiği limitli enerjisinin meydana getirdiği mekanik bilinç odaklarıdır. İnsanlığın temel korkularının, hırslarının, acılarının, başarı duygularının, hazlarının aynı olduğunu anımsayabilirsiniz. Ve aynı zamanda aynı kolektiften beslenerek aynı düşüncelere sahip olduklarını da gözlemleyebilirsiniz. 

Bu mekanik, şekilsel, limitli ve geçici illüzyon öğelerinin yani benliğin; limitsiz, yüksek karakterli ve incelikli yaklaşım biçimleriyle değiştirilmesi, varlık özündeki sevginin akıl yoluyla açığa çıkarılmasıyla gerçekleşir. Bu yolla, deneyimlenen algılanarak bir öte adımda daha yüksek varoluş aşamalarına da geçilebilir yani yaratım genişler. Limitli benlik ile limitsiz sevgi kavramlarının ne anlam ifade ettiklerini bu yüzden iyi anlamak gerekir.

Basitçe endişe, korku, şekil, kaygı, haz, sonuç, başarı, kıyas, suçlama, çatışma gibi limitli ve ayrıştırıcı kavramlar ben merkezcidir, özün illüzyon içine yönlendirdiği sınırlı maddesel imajların yine varlık üzerindeki otomatik hakimiyetinden ötürü duyumsanır. Varlığın kendi imajlarının esiri olduğu şartlanma durumunu açığa çıkarır.

Sevgi, barış, merhamet, anlayış, idrak gibi kavramlar ise egonun ortadan kalktığı, bütüncül bakılabilen ve birliğin duyumsandığı, gözlemci ve gözlenen gibi parçalı iki unsurun ortadan kalktığı idrakli bilinç halidir. Bu hal herhangi bir imajın yani maddenin yönlendirmediği, özün yani ruhsal hakimiyetin olduğu durumdur. 

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

SENİN ESERİN

Sürekli mutlu olunması gerektiğini kim söyledi? Acı çekmenin, hasta olmanın gereksiz olduğunu, göğün her zaman açık olması gerektiğini kim söyledi? Kim söyledi dünyanın adaletli bir yer olması gerektiğini, buna dair kök inanç nasıl oluştu? Kim söyledi savaşların olmaması gerektiğini, ölümün kötü olduğunu? Dünya kendi etrafında dönüyor, insan da onun üzerinde etiyle, kemiğiyle ve düşüncesiyle dönüyor. Döngüleri kısır ve sevgisiz. Dışında olan, ona acı veren her şeyin kendi sevgisizliğinin eseri ve yansıması olduğunu anlayamıyor. Sorgulamıyor, yalnızca inanıyor. Hayır, o sadece rahat etmek istiyor, hem de hiç çaba harcamadan. Hiç sorumluluk almadan kalıplara sığmaya, kimlikler ardına gizlenmeye devam ediyor. En büyük marifeti de bir suçlu bulup onu dışarıda araması. Bu düzeni kendi eliyle kurdu. Dışında oyalandı, içine bakmayı unuttu, kurduğunun esiri oldu. Güç ve haz onun gözlerini kör etti. Her yeri acıyla kaplı halbuki. Etini çizsen kanayacak. Dışardan yardım beklemekten, kurtarıcı yo...

RUHSAL UYANIŞ

 Ruhsal uyanış, uyanmayı istemekle ya da uyanmalıyım demekle gerçekleşmez. Uyanış bir hedef değil, doğal bir sonuçtur. Kök çakradan giren evrensel kozmik enerjilerin, ilk üç enerji alanında içsel enerjilerle kesişerek meydana getirdiği deneyimler ve bunların sonuçlarının özümsenmesinin ardından, varlık bu kesişimi yeşil, mavi ve çivit renklerine karşılık gelen üst enerji alanlarında gerçekleştirmeyi talep eder hale gelir. Uyanış budur. Bu idrak aşamasına gelebilmek için kırmızı, turuncu ve sarı enerji alanlarına karşılık gelen hayatta kalma, kimlik oluşturma ve toplumsal ilişkiler ile ilgili deneyimlerin gözden geçirilmesi, idraki ve kabulü gerekir. Bu sayede geçmiş benlikler bağışlanır ve enerji alanlarını temizleyerek dengeye gelen varlık kendisini sever hale gelir. Karma denilen titreşimsel düzensizlikleri gidermenin tek yolu sevmekten ve bağışlamaktan geçer. Uyanış, deneyimler ve bu deneyimlerin açığa çıkan tesirlerinden bilinçli bir farkındalıkla arınabilmenin sonucunda kendil...