Ana içeriğe atla

MUTLULUK ARZUSU

Mutluluğu arzulamak da benmerkezci limitli bir yaklaşımdır. Beşer yeryüzüne mutlu olmak ya da acı çekmek için değil, geniş bir gönül açıklığıyla yaşamak ve türlü realiteleri deneyimlemek için enkarne olur. Bu süreçlerde hissedilen duygu durumları sonuç değil hedef olduğunda zihin şartlanır ve madde illüzyonunun varlık üzerindeki hakimiyeti artar. İçinde bulunulan ana odaklanarak, yaşamın tüm olasılıklarıyla içinden akmasına izin vermek ve duyguların kıymetli yönlendirici tesirlerini içselleştirmek sağlıklı gözlem süreçleri geçirilmesinin yolunu açar. Hedefe odaklanmak egodur ve limitlidir. O an için yapılması gerekeni yapıp ne olursa olsun sonucu ve açığa çıkan duyguyu benimsemek limitsiz anın farkındalığıdır. 

Yaşamda korkmadan deneyimleyerek olmuş ve olacak olanı kabullenmek ve değişimin yalnızca içinde bulunulan anda dizayn edilebileceğini fark etmek, hem ideal sevgi dolu aksiyonu alabilmenin hem de maddeden farkındalıkla özgürleşmenin yolunu açar. Bu yaşamı kucaklama halinde, elde edilen sonucun, mutluluğun, endişenin, acının, hazzın yani geçici tüm unsurların artık bir önemi kalmaz. Duygunun iyi ya da kötü olduğu yargısı kırılır, onunla bütünleşilir ve tekamül basamakları sağlıklı bir biçimde tırmanılır.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler