Ana içeriğe atla

EŞSİZ

Yaratan'dan ötürü yaratan olan her varlığın ruhsal karakteri eşsizdir ve kendine özgüdür. Bu özgünlüğün madde illüzyonunda belirebilmesi, özgür irade sahibi varlığın yaratımının da kendisine ait olmasına bağlıdır. Limitli benlikler düzeyindeki tüm davranış biçimleri birbirini taklit eder halde mekanik döngüleri tanımlar. Benzer hazlar, acılar, mutluluklar, birbirinden farklı olmayan çatışma ve kutuplaşma halleri ve bunların dayandırıldığı sınırlı realiteler, varlıkları kitlesel anlamda sürükleyen, tek tipleştiren ve esasen varlığın özüne ait olmayan unsurlardır. Şahsiyet, tüm bunların üzerine sevgi ve idrak ile çıkılarak yüksek benliğe yakın hareket edilebildiğinde belirmeye başlar ve varlık bir karakter ortaya koyabilir hale gelir. O, artık kitleleri izlemeden, aklı ve vicdanının rehberliğinde sevgi ile hareket eder ve ayrıştırıcı realitelerin ötesinde birleştirici, özgün tepki biçimleri ortaya koymaya başlar. 

Bu noktada kazanılan farkındalık, idrak ve irade ile biçimlendirilmiş özgün varlık aksiyonlarının belirmesine zemin hazırlar.

Yaşam, varlıktan toprağa kök salarak farkındalık kazanmasını, ardından kendisini bilerek bir şahsiyet ortaya koymasını amaçlıyor. Başkalarının yaşam biçimlerinin, inançlarının, hayallerinin kopyalanması kendi orijinal biçimlerinin tezahür etmesini engelleyerek varlığı şartlandırıyor ve bir yaşamın diğerinin kötü bir kopyası olmasından öteye gidememesine neden oluyor.

Şöyle ki,

Varlığın yaratımı demek, temelde imajinasyon melekesini kullanarak düşünce ve duygu üretmesi demektir. Bilgi ile türetilen bu unsurlar her adımda madde realitelerinin açığa çıkmasını sağlar. Yani iç içe geçmiş yaşam realiteleri, varlığın düşüncesinin ve yaratımının bir karşılığıdır. Bu yaratım, her daim uç noktadaki limitli benlikler düzeyinde gerçekleştirilir. Dolayısıyla dışa doğru genişleyen ve görülebilen var oluş her daim limitlidir.

Diğer yandan, dışa doğru genişleyen ve benlikler düzeyinde meydana getirilen yaratımın gözlemlenerek revize edilmesi, her adımda bir üst yaklaşım biçimi geliştirilerek realitelerin kapsamlanmasına ve limitsiz sevginin açığa çıkmasına yol açar. Bu aynı zamanda, yüksek benliğe yakın, sevgiyle ve akılla hareket etmenin basit tanımıdır. 

Temel sorunumuz, bizim benlikler üzerinde değil, benliklerin bizim üzerimizde hakimiyet sağlamasıdır. Sınırlı, mekanik yaşam döngüleri bu yüzden açığa çıkar. Konfor alanında tekrarlanan ve varlığı sevgiye eriştirmeyen tüm aksiyonlar, bu sınırlı benlikler düzeyinde gerçekleştirilir ve varlığın ileri doğru atılım yapmasını engeller. Yine, kendi sınırsız ruhsal potansiyelinin farkına varamamış varlık, bu benliklere odaklanarak ötesine sevgi ve anlayışla geçemediği için özgün yaklaşımlar geliştiremez. Tekrarlayan, tekdüze, sorumluluğun alınmadığı yaşam biçimleri açığa çıkar.

Kısacası mesele, varlığın kendisini hangi düzeyde algılayabildiği ile ilgilidir. 

Zamana bağımlı limitli benlikler düzeyinde et, kemik, öfke, korku, çatışma, mutluluk, haz mı? 

Yoksa, sınırsız yaratım potansiyeline sahip, birleştirici, onarıcı ve aşama aşama yükseltici, tüm şekil ve formlara biçim veren sınırsız sevgi mi?

Her birey bunun cevabını kendi içinde rasyonel bir biçimde verebildiği ve kendisini sorguladığı zaman kolektif olarak farklı anlayış ve birlik aşamalarına ulaşabilir hale geleceğiz.

Burak Cömertler




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...