Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İNANCIN ÜZERİNDE

İnsanlar sorgulamıyor, sadece ideolojilerinin bir diğerine üstün gelmesi için çabalıyorlar. "Tanrı nedir?" sorusunu bir kez olsun samimi bir şekilde kendilerine soramadıkları halde, zihinlerinde oluşturdukları tanrı imajlarını yarıştırmaları ve limitli fikirlerini kıyaslamaları onlara çözümsüzlük ve karmaşadan başka bir şey getirmeyecektir. İçinde bulunulan dönem inançla sınırlandırılmış, göreceli ve sabit "Allah" anlayışlarının; sorgulayan bilinçlerde giderek genişleyen ve idrak edilen "Sonsuz Yaratan" anlayışlarına evrildiği bir dönemdir. Sabit, çakılı kalmak veya ilerleyip yükselmek varlığın kendi tercihi ve sorumluluğudur. Sonsuz Yaratan'ın ve sevgisinin, insanları parçalara bölen ve haklı çıkmak için savaştıkları sınırlı tüm din ve ideolojilerinin üzerinde olduğunu unutmamak gerekir. İnanç sizin düşmanınızdır, sizi parçalara ayırır, sınırlandırır ve şartlandırır. Bu bilinç düzeyinde kendi sınırlı tanrınızı farkında bile olmadan kendiniz imgeler, y...

YARATAN VE DENEYİM

 Yaratan'ı tanımak deneyimlerin içselleştirilmesi ile mümkündür. Evrendeki her aksiyon sonsuz yaratıcı enerjinin eseridir. Deneyim, kök çakradan giren sonsuz yaratıcı enerji halinde, varlığın ihtiyacına uygun çakrada içsel enerjiler ile kesişir ve bu enerji alanında yoğunlaştırılır. İhtiyaç duyulan realiteler bu düzeyde deneyimlenir ve elde edilen veriler her çakra düzeyinde değerlendirilerek anlamlandırılır. Limitli benlik ve beden yapılarına sahip varlıklar sonsuzdan potansiyel alarak bu yolla evrende fonksiyon görürler. Sonsuz Yaratan'ın yarattığı varlığın her zerresinde olması budur ve birlikte deneyimlediği varlıklarla kendisini tanıması bu şekilde meydana gelir. Sonsuz yaratıcı enerjinin kalp çakrası düzeyine çıkarılabilmesi ve bu düzeyde deneyim aranması, varlığın, sevgi ve idrak aşamasının derslerini aldığını gösterir ki bu durum hasata uygunluğun yani dünya okulunda son aşamalara gelindiğinin göstergesidir.  Sınırlı benliklerin üzerine sınırsız sevgi anlayışıyla çıkıl...

ÖZ SEVGİ

İnsanın kendisi hakkında çokça düşünmesi de kendisini sınırlamasına neden olur. Düşünmek ile sorgulayıp görmeyi istemek farklı şeylerdir. Düşünmek, belirli imajların dolu olduğu bir havuzda yüzmek ve yeni imajlar türeterek gezinmek gibidir. Benlikler aracılığıyla gerçekleşir, dolayısıyla limitlidir ve varlığı analiz aşamasında tutar. Bu durum varlık enerjisinin dağınık halde tükenmesine yol açar. Sorgulamak ise, bu geçmiş imajlarına odaklanıldığı anda anlamlı bir bütünlük oluşturan ve zihinde beliren imgesel örüntülerin gözlemlenmesi sürecidir. Sorgu için irade gereklidir. Belirli bir anlayış ve idrak haline bu saf gözlem aşamasında ulaşılır. Katı yaşam döngülerinin üzerine bu yolla çıkılır. Varlık kendisini bu şekilde gerçekten sevebilir.   Nasıl ki başkalarına yaklaşırken, referansı düşüncenin karşılığı, limitli egonun olduğu bir noktadan bakmak yargıya yol açıyor ve bakış açısını sınırlandırıyorsa; aynı şey varlığın kendisine olan yaklaşımlarında da geçerlidir. Gerçeğe, yalnızca...

DÜŞÜNCE SAPMASI

 İnsan şartlanmalarından arındığı kadar özgür, düşüncesinin kontrolüne girmediği kadar sevgi doludur. Düşünce sapmaları çakralardaki enerji akışını tıkanıklığa uğratır. Bu canlı, maddesel örüntülerin bastırılması ya da kontrol edilmesi tekrarlanan döngülerde varlığı pasifize eder. Enerji akışındaki düzensizlik diğer deneyimlerin gerçekleştirilmesini de sekteye uğratır. Yorgunluk hisleri, depresyon halleri bu döngülere odaklanılmadığı hallerde, varlık enerjisinin bu sapmalar tarafından tüketilmesinin sonucu belirir. Odaklanarak duygu ve düşüncenin üzerinde hakimiyet kurmak maddenin üzerinde hakimiyet kurmaktır. Bu odaklanma varlığın kendisini sevmesine eş değerdir. Dışa doğru genişleyen, duygu ve düşüncenin karşılığı olan realiteler üzerinde, ancak içe dönüldüğünde farkındalıklı bir hakimiyet kurulabilir. Bu yüzden düşünce ve duygular gözlemlenerek içselleştirilmeli, ayrıştırılmadan hakim olunmalıdır.  Varlığın şartlanması, düşüncesinin içinde kaybolması ve bu limitli örüntüler...

ANIN FARKINDALIĞI

 Anın farkındalığı, geleceği düşünmemek ya da geçmişi hatırlamamak gibi bir durumdan ibaret değildir. İçinde bulunulan an sevgi taşır. Bu sevgiye erişebilmek, yaşamın esas akışının, inanılan ve hayal edilen geçmiş/gelecek vizyonlarında değil; tam şu anda, içinde bulunulan durumların idrakiyle mümkün ve aktif olabileceğini kavramaktan geçer. Gelecek imajları kaygı duyar, mutluluk, rahatlık, haz arar ve idealize eder. Geçmiş imajları acı çeker, pişmanlık duyar ve suçluluk taşır. Tüm bunlar zamana ait limitli benliklerin eseridir. Duyguyu fark etme, kabullenme ve içselleştirme ise anda belirir. Geçmiş bu anda dönüştürülür, gelecek aksiyonları ulaşılan idrakin ardından bu anda dizayn edilir. Tüm mesele, zamana yayılan ve varlığı tüketen limitli imajların neden olduğu düşünce sapmalarının saf bir şekilde gözlemlenip algılanmasıdır. Bu yüzden duyguyu ayrıştırmadan gözlemlemek, kabul etmek ve odaklanarak kıymetli tesirlerini özümsemek dağılan varlık enerjisini derleyip toparlar. Bu durum ...