Ana içeriğe atla

BİR ANLAMI VAR

Kaderin belli olması ne yaşanacağının belli olması demek değildir. Yaşam maketi sadece belirli şartlar içinde hangi istasyonlardan geçileceği ile ilgilidir. Bu istasyonlar varlığın evrim ihtiyacına göre titizlikle dizayn edilir. "Yaşamak" kavramının, düz bir çizgide daima bir yerden bir yere varmak olduğu sanılırsa, doğal olarak çelişki gibi görünen " Eğer kaderim belliyse yaşamanın ne anlamı var?" sorusu akla gelir. Oysa yaşam, karakteri önceden belirlenmiş bir güzergahta, ulaşılacak bir noktaya doğru değil; içinde bulunulan anın sınırsızlığında akar. Yani yaşamanın temel tanımı, bir şeyi başarmakta, bir yere varmakta ya da bir şeye dönüşmekte değildir ki, kaderin belli olmuş olması ne yaşanacağının belli olduğu anlamına gelsin. Böyle düşünülmesine sebep, bizleri zamana bağımlı kılan egodur. Yaşam, içinde bulunulan şu anda akar ve o anda ne yaşanacağını, özgür irade sahibi olan varlığın kendisinden başka hiç kimse bilemez ve belirleyemez.

Anın farkındalığı da bu idrak ile birlikte belirebilir. Geçmiş, içinde bulunulan anda dönüştürülebilir ve gelecek ancak içinde bulunulan anda dizayn edilebilir. Çünkü yaşam, gerçek anlamda sadece anda akar. Zaman düzleminde tezahür edenler yani egolar, realiteler, duygular ve bunlarla birlikte açığa çıkan amaçlar, beklentiler, gayeler vs. ise daima limitlidir ve illüzyondur. Dolayısıyla yaşamak ile belirli kader güzergahından geçmek tamamen farklı olgulardır. Biri anda akarken diğeri zamana bağlı illüzyonda tezahür eder. Bu ayrımı zaman ve zamansızlık noktasından algılayabilmek, yaşam ve kader kavramlarının zamanın neresinde, nasıl konumlandıklarını, hangisinin anın sınırsızlığında aktığını, hangisinin zamanın yanılsamasında biçimlendiğini anlayabilmek için bizlere kolaylık sağlar.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler