Ana içeriğe atla

ODAKLANMA

Sevgi zaten koşulsuzdur, yani bunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur ve sevmek anlamaya dayalı bir eylemdir. Birisini ya da bir şeyi saf bir biçimde algılamak, anlamak ve idrak etmek onu sevmeye eş değerdir. Ve bu sevme halinin duygusal yakınlıkla kesinlikle alakası yoktur. Koşulun veya şartın olduğu yerde sevgi değil limitli duygular hakimdir. O da zaten sevgi değildir. Her ne kadar bu iki durumda geliştirilen yaklaşımlar birbirlerine benzese de, sessizlik halinde ve duru gözlem anında, odağın içe çevrilip zihnin imajlardan arındırıldığı anda beliren anlayış sevgiden; güven, korku, haz gibi, duyumsanan limitli imgesel örüntülerin yönlendirmesi ise duygudan, yani limitli egodandır. Varlığın, ikisi arasındaki farkı gözeterek pozitif yönde hamle yapabilmesi idrakinin oranını belirler ve bu idrak, ruhsal kudretin zeka yoluyla belirişidir.

- Bu yüzden, koşulsuz sevmenin mümkün olmadığı düşüncesi hatalıdır. Çünkü birisini sevmek mutlaka duygusal yakınlık kurmayı gerektirmez. Karşıdakine dair geliştirilen saf anlayış ve idrak yeterlidir. Bu noktada geliştirilen yapıcı ve birleştirici tepki ya da gerekiyorsa verilen mücadele de zaten sevgiden ötürü olur.

- Sevgi, zamana yayılan limitli duygusal örüntülerde aranmaz, içe yönelen limitsiz anlayışlarda aranır. Bunun için de zaman düzlemine yayılan varlık imajlarına dikkatle odaklanmak yeterlidir. Odaklanma halinde aradaki mesafe giderilir, gözlemci ile gözlenen bütünleşir. Yani illüzyonun sebep olduğu seperasyon ortadan kaldırılır. Bu hem sevginin tezahürüdür, hem de realite geçişini sağlar.

- Sevgide duygu yoktur. Duygu imgeseldir. Duygular ancak irade gösteren varlığın sevgiye yönelmesini sağlayan tesirleri içerirler. Mutluluğun, hazzın, korkunun, acının, endişenin olduğu yerde imajların varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bu imajlar limitlidir. Bunların gözlemlenip idrak edildiği anda anın barındırdığı sevgi açığa çıkar. Yani bu tesirleri içselleştirmek varlık enerjisini sınırlı zamandan anın sınırsız farkındalığına doğru toparlar. Bu anlayış anında da zaten artık zihinde hiçbir imaj kalmaz.

- Odaklanmak sevmeye eş değerdir. Çünkü odaklanma halinde imajlardan arı bir zihin saflığına erişilir. İnsanın kendisini sevmesi de kendisine odaklanması ile mümkündür. Bağımlılıklarına, arzularına, zaaflarına, öfkesine, korkusuna, bedenine... bu örüntülerin meydana getirdiği düzensiz biçimleri görerek kendisine bakım vermesi varlığın kendisini sevmesini sağlar. Ve bütünü sevebilmeye varlık önce kendisinden başlamalıdır.

Burak Cömertler




Burak Cömertler











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...