4 Eylül 2024 Çarşamba

ODAKLANMA

Sevgi zaten koşulsuzdur, yani bunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur ve sevmek anlamaya dayalı bir eylemdir. Birisini ya da bir şeyi saf bir biçimde algılamak, anlamak ve idrak etmek onu sevmeye eş değerdir. Ve bu sevme halinin duygusal yakınlıkla kesinlikle alakası yoktur. Koşulun veya şartın olduğu yerde sevgi değil limitli duygular hakimdir. O da zaten sevgi değildir. Her ne kadar bu iki durumda geliştirilen yaklaşımlar birbirlerine benzese de, sessizlik halinde ve duru gözlem anında, odağın içe çevrilip zihnin imajlardan arındırıldığı anda beliren anlayış sevgiden; güven, korku, haz gibi, duyumsanan limitli imgesel örüntülerin yönlendirmesi ise duygudan, yani limitli egodandır. Varlığın, ikisi arasındaki farkı gözeterek pozitif yönde hamle yapabilmesi idrakinin oranını belirler ve bu idrak, ruhsal kudretin zeka yoluyla belirişidir.

- Bu yüzden, koşulsuz sevmenin mümkün olmadığı düşüncesi hatalıdır. Çünkü birisini sevmek mutlaka duygusal yakınlık kurmayı gerektirmez. Karşıdakine dair geliştirilen saf anlayış ve idrak yeterlidir. Bu noktada geliştirilen yapıcı ve birleştirici tepki ya da gerekiyorsa verilen mücadele de zaten sevgiden ötürü olur.

- Sevgi, zamana yayılan limitli duygusal örüntülerde aranmaz, içe yönelen limitsiz anlayışlarda aranır. Bunun için de zaman düzlemine yayılan varlık imajlarına dikkatle odaklanmak yeterlidir. Odaklanma halinde aradaki mesafe giderilir, gözlemci ile gözlenen bütünleşir. Yani illüzyonun sebep olduğu seperasyon ortadan kaldırılır. Bu hem sevginin tezahürüdür, hem de realite geçişini sağlar.

- Sevgide duygu yoktur. Duygu imgeseldir. Duygular ancak irade gösteren varlığın sevgiye yönelmesini sağlayan tesirleri içerirler. Mutluluğun, hazzın, korkunun, acının, endişenin olduğu yerde imajların varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bu imajlar limitlidir. Bunların gözlemlenip idrak edildiği anda anın barındırdığı sevgi açığa çıkar. Yani bu tesirleri içselleştirmek varlık enerjisini sınırlı zamandan anın sınırsız farkındalığına doğru toparlar. Bu anlayış anında da zaten artık zihinde hiçbir imaj kalmaz.

- Odaklanmak sevmeye eş değerdir. Çünkü odaklanma halinde imajlardan arı bir zihin saflığına erişilir. İnsanın kendisini sevmesi de kendisine odaklanması ile mümkündür. Bağımlılıklarına, arzularına, zaaflarına, öfkesine, korkusuna, bedenine... bu örüntülerin meydana getirdiği düzensiz biçimleri görerek kendisine bakım vermesi varlığın kendisini sevmesini sağlar. Ve bütünü sevebilmeye varlık önce kendisinden başlamalıdır.

Burak Cömertler




Burak Cömertler











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...