Ana içeriğe atla

EN YÜKSEK DİN

 İnsanın kaderi iki eli arasındadır. Ellerinden birisi aklını diğer ise ruhsal kudretini yani vicdanını temsil eder. Devre sonu ya da altın çağ olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz bu dönem, bir kimsenin artık dine, geleneğe, öğretiye, kurtarıcıya, yönlendirmeye yani herhangi bir dış şartlanma mekanizmasına ihtiyaç duymadan, kendi yüksek benliğiyle temas kurarak, erişeceği en yüksek bilgiyle, aklının ve vicdanının önderliğinde hareket etmesi gereken bir dönemdir. Anlayabilen için en yüksek din akıl ve vicdandır. Sınırları olmadan genişleyen ve kapsayıcı yegane unsur olan sevgi, bu iki unsurun hakim olduğu varlıkta, evrensel birliğin ve Yaratan ile olan sarsılmaz bütünlüğün eşsiz, parlak bir yansıması olarak tezahür eder.

- Yüksek benlik ile bağlantıda olmak demek; serbest şuur haline yakın, şartlanmalardan uzak, sınırlandırıcılarının farkında, içine odaklı, dikkatli bir gözlemci olmak demektir.

- Akıl konulan yerde ruhsal kudret devreye girer. Akıl ve ruh birbirlerinden bağımsız değillerdir ve anın barındırdığı sevgi bu birliktelik sayesinde açığa çıkar. Geçmiş bu  anda dizayn edilir, hakikat bu anda belirir.

- İnsanın, başına gelen her şeyin yaratıcısının yine kendisi olduğunu öğrenmesi gerekir. O gün geldiğinde herkesin yalnızca kendi vicdanından sorumlu olacağı unutulmamalıdır.

- Dünya yaşamı egolarımızla ayrık parçalar halinde görünen, Bir ve Tek olan Sonsuz Yaratan'ın madde illüzyonu içindeki yansımalarıdır. Ego ayrılık yaratır ama dönüştürülmesi varlığı birliğe götürür. Akıl ve vicdan sahibi olan insan, bu dünyadaki sınavının bu dönüşümü gerçekleştirmek olduğunu bilir.

- Yüksek benliğine yakınlaşmak isteyen insan egosunu idrak etmeli, buradaki titreşimsel düzensizliği kabul ederek, alacağı veriyi alıp kendisini affedebilmelidir. İdrak, kabul ve bağışlama döngüyü sönümlemenin anahtarıdır.

- Kendini bağışlayan tüm evreni bağışlayabilir. Bağışlamak, Yaratan ile aradaki mesafeyi ortadan kaldırır. İnsanın bilmediği şey Sonsuz Yaratan ile evren arasında, Yaratan'dan ayrı olmayan bir kanal bağlantısı olduğudur.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...