İman kavramı sanıldığı gibi körü körüne bir inanca karşılık gelmez. Kesinliğini bilmediğiniz, var olduğunu ya da olacağını umduğunuz şeye inanırsınız. İman etmek demek, eriştiğiniz bilgelik ve anlayış düzeyinin üzerinde, giderek yükselen başka yüksek bir seviyenin her daim olduğunu ve olacağını idrak etmek demektir. Bu idrak sizi kendi serbest şuurunuza yaklaştırarak içsel bir bağlılık ve derin bir güven duygusu hissetmenizi sağlar. İçsel gücün hissedildiği anda korkular dağılır ve sevgi belirir. Bu durum bir anlamda içinizdeki tanrısallığa yakınlaşmaktır. Hangi mesele ile ilgili olursa olsun, gerçek iman sahibi olan birisinin, inanç düzeyindeki katı ve sabit anlayışlarda takılı kalmış olan değil; sorgulayarak ve sorumluluk alarak bakış açısını genişleten ve kendisini sürekli yenileyen bir kimse olduğunu unutmamak gerekir.
İman etmenin tanımını, inanç düzeyindeki çarpık ve sabit bir noktadan algılamak birçoklarının işine geliyor veya onları konfor alanında tutarak huzurlu zamanlar geçirmelerini sağlıyor olabilir. Sabit olan ya taş gibi katılaşır ya da umulmadık bir sarsıntıyla yıkılır. Katı olan geçirgen bir hal aldıkça varlık kendini idrak eder ve birliğe erişir. İnsan, sorgulayıp idrak ettiği ve bu yolla giderek geçirgen bir hale geldiği noktada tekamül basamaklarını sağlıklı bir biçimde tırmanabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder