Ana içeriğe atla

HAMLE

İbadetler banka kasasında biriktirilebilen şeyler değillerdir. Her türlü ibadetin amacı varlığın madde illüzyonuna, realiteler içerisine dağılmış enerjisini belirli periyotlarda derleyip toparlamak, içine yönelmesini sağlayarak özüne ve ana yakınlaşmasını sağlamaktır. Bu durum teknik olarak anda ve burada olan Yaratan'a yakınlaşmaya eş değerdir. İyi ya da kötü olarak tanımlanan davranışlar da sanıldığı gibi sevap ya da günah olarak biriktirilebilen şeyler değillerdir. Bir varlığın pozitif yönlü hamleleri onun eriştiği bilinç, vicdan ve birlik anlayışı düzeyinin bir göstergesidir. Bu hamleler ancak idrakli yapıldığı sürece kıymetlidirler. Negatif yönlü hamleler ise yaşananlardan ders alınması ve içinde bulunulan anda irade gösteren varlığın dönüşümünü sağlaması için deneyimlenirler. Varlık, özünün anda olduğunu anlamalı, iyi ya da kötüyü biriktirenin, geçmişe bağımlı kalanın, sorgulamadan inananın limitli egosu olduğunu, zamanın yalnızca illüzyon olduğunu anlamalıdır.

Bir insan kendisini ulaştırdığı sevgi, ışık ve farkındalık düzeyiyle yaşadığı hayatın mümkün mertebe idrakinde olarak zaten enerjisini özüne yakın halde tutabilir. Bu düzenlemeleri duygularına hakim olarak, sağlıklı saf gözlem biçimleriyle kendisi sağlayabilir ve dolayısıyla meditatif bir zihinle yaşamını sürdürülebilir. İdrakli, anlayışlı, sevgi ve bağışlama düzeyi yüksek olan bu insan çoğunlukla andadır, yani Yaratan'a yakındır ve bir ibadete ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürebilir, kendi kendisini dengeleyebilir haldedir. Öte yandan kendini disipline etme ve titreşimlerini dengeleme noktasında eksiklik duyan varlıklar eğer isterlerse bağlı bulundukları dinin biçimlerine göre ibadetlerini yapabilirler ve kendilerini uygun ölçüde otomatizasyona sokabilirler. Esasen dinlerin ibadet biçimleri de insanların henüz kendi başlarına sağlayamadıkları içsel düzeni onlar adına dış şartlandırma yoluyla kurabilmek için gönderilirler. 

Burak Cömertler







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler