Problemsiz bir hayat sürmek, acı veren zorlu durumlara "neden bu benim başıma geliyor?" şeklinde yaklaşmak, böyle bir sorunsuzluğu, hatasız olmayı gaye edinmek ve sürekli huzur bulmayı arzulamak yaşamak değildir. Yaşamak, her türlü zorluğa ve sert tesirlere karşı çözüm üreterek, ayakları yere sağlam basar halde uygun dansı yapmaktır. Bu hayat dansını yaparken geliştirilen esnek, birleştirici ve onarıcı tepkiler insanı insan yapar. Bilincin, egonun yönlendirmesi huzur ve güven arar, konfor alanında, sınırlar içinde kalmayı ister. Ama varlığı esas genişleten ve bireyleşme yolculuğunda ilerlemesini sağlayan bilinçdışındaki zıtlarıyla birleşebilmesidir. Bir nevi korkusuzluk hali olan bu birleşim varlığı giderek yüksek benliğine yakınlaştırır. Düzensizlik olarak algılanan zorlayıcı yaşam örüntüsünün, düzen halinde görülebilecek yüksek bir noktadan gözlemlenmesi, sevginin, anlayış ve idrak halinde tezahür etmesini sağlar.
Yaşam döngülerindeki zorlanmalar ve karşılaşılan problemler, insanı pasifleştirmesi, acı çektirmesi ya da çaresizliğe sürüklemesi için değil, o insan uygun sevgi dolu, akılcı tepkiyi korkusuzca geliştirebilsin diye deneyimlenirler. Şikayet ya da isyan etmek yerine sorunun köklerine inmeye cesaret etmek, asıl özgürlüğü sağlar ve yaşananlardan gerekli dersler alınmış olur. Varlık bu şekilde kendisini dengeleyebilir, düşünce sapmalarının neden olduğu tıkanıklıkları giderebilir ve sağlıklı bir yaşam örgüsü sürdürebilir. İnsanın bunu yapacak gücü içinde hissedebilmesi için bakış açısını genişletmesi yeterlidir.
Burak Cömertler
Yorumlar
Yorum Gönder