Ana içeriğe atla

İDRAKLİ TEPKİ

Yaşamak, belirli amaçlar doğrultusunda yaşam süreçleri geçirmek değildir. Yaşamak, bu süreçleri geçirirken her adımda idrakli tepkiler geliştirebilmektir. İnsan, uzun uğraşların ardından bir yere varırken, zorlu ve yorucu bir aşamayı geçerken, sevdikleriyle mutlu zamanlar geçirirken ya da bir şeye sahip olmanın hazzını duyarken yaşadığını düşünür. Geçirilen deneyim süreçleri, yaşamın değişen evrelerinde, realiteler boyunca insanı sürükler durur. Esas olan bu süreçleri geçirmek değil, bu süreçlerin üzerine bilinçli bir farkındalıkla odaklanabilmektir. Mutluluğa, acıya, kayba, hazza, korkuya, maddenin tüm çekiciliğine ya da zorluklarına rağmen, an be an bilerek hareket edebilen ve idrakli tepkiler geliştirebilen insan mütekamildir. Sevgi ve ışık düzeyi yüksek, Sonsuz Yaratan'a yakın olan da yine bu insandır.

Ruhsal kudret bu şekilde açığa çıkabilir, sevgi bu şekilde yayılabilir. Yaşam döngüleri halihazırda mekaniktir. Mekanikliğin, mekanik olmayan yüksek biçimlerle değiştirilmesi sevginin belirmesini sağlar. Bunun tek yolu idrak etmekten ve idrak üzere ayrılıkları gideren, birleştirici tepkiler açığa çıkarabilmekten geçer. İnanç kalıplarının ve şartlanmaların gözden geçirilerek korkusuzca dağıtılması bu belirişin oranını artırır.

İnsanın idrakiyle eylemlerinin büyük oranda örtüşmesi, bir şahsiyet ortaya koyabilmesinin ve sevgisini diğer insanlara aktarabilmesinin ön koşuludur. Bunun kaynağı da, idrakinden ötürü elde ettiği ilke ve değerlere dayanan, dinamik yaşam biçimlerini korkusuzca geliştirmesidir. Geçirilen tüm bu süreçler dikkatle odaklanma halini gerektirir. Sevgi odaklanılan anda belirebilir. Odaklanılan anda limitli tüm illüzyon öğeleri, tüm düşünsel ve duygusal unsurlar elemine olabilir ve saf bir biçimde gözlem yapılabilir.

Burak Cömertler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...

ENKARNASYON & REENKARNASYON

 Reenkarnasyon bir inanç değil, farkındalık meselesidir ve evrenin işleyiş biçiminin temelidir. Evrim ihtiyacı duyan tüm varlıklar, belirli bir devre boyunca, bilinç yapılarına ve gözlem ihtiyaçlarına uygun olan gezegenlerde tekrar tekrar doğarlar. Ölüm bir son değil, yeniden doğacak, yani yeni bir şuur haline geçecek olan varlığın geçiş, dinlenme ve bir önceki enkarnasyondan elde ettiklerini özümsemesi sürecidir. Yaratan'ın bilgisi sonsuzdur, dolayısıyla evrim farklı gezegenlerde, farklı beden yapılarında ve bilinç seviyelerinde hiç bitmeden devam edecektir. Reenkarnasyon anlayışını, ruhsal bilgiler ışığında, dogmalardan kurtararak gereğince içselleştirebilmek, varlığın, evreni yani kendisini tanıyabilmesinin ve farkındalıklı hayatlar yaşayabilmesinin gereğidir.  Enkarnasyon şuur değişimi demektir. Her yeni yaşam, öncesinde kurgulanır ve realiteler düzeyinde gerekli olan şuur haline geçilir. Bu kurgu, yaşam maketini oluşturan yüksek benliğin kader planlamasıdır. İç içe geçmiş...

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler