Ana içeriğe atla

HATA

Hata yapmaktan değil, hata yaptığını fark etmemekten korkmak gerekir. İnsanın kaderi hata yapmak üzerine kurulmuştur. Hata yapan, yanılan insan pek fark edemese de, elinde onu kurtuluşa eriştirecek bir mücevher taşır. Yapılan hataların tesirlerinin sindirilmesi, varlığa, yükselmesi ve yeni bir realiteye adım atabilmesi adına itici güç sağlar. Tekamül, yeni bir realitenin bilgisini almayı istemekten öte, mevcut realitenin tesirlerini sindirerek geride bırakabilmek ile ilgilidir. Yani asıl ilerlemeyi sağlayan içinde bulunulan hatalı hallerin ve yanılgıların idraki ve bu idrak doğrultusunda geliştirilen yapıcı yüksek biçimlerdir. Varlığın kaderi yaşananların tesirleri ile kendi şuurunun tesirleri arasında kalarak bu yüksek biçimleri geliştirmesindedir. Esasında bu durum sevginin keşfinden başka bir şey de değildir.

Elmayı yemek, özgür iradesi doğrultusunda meydana getirdiği sapmaları deneyimlemek nasıl varlığın kaderi ve kendi arzusuysa; bu sapmaları, derinlerinde yatan sevgiyi keşfederek gidermek de yine varlığın kendi sorumluluğudur. Deneyimlenen hatalı, yıpratıcı ve acı verici hallerin tümü, varlığın maddi sahalarda tecrübe kazanarak dayanıklı hale gelmesi içindir ve hiçbiri boşuna değildir.  Ona yukarıdan yapılacak yardımlar da öncelikle içinde bulunduğu hallerin idraki oranında mümkün olacaktır.

Varlık, gelişebilmesi için hata yapmalıdır. Mükemmel olmaya çalışmak mutlak suretle bir ego düzenlemesi gerektirir. Dinlerin ve geleneklerin yönlendirici tesirleri altında hata yapmadan, konforlu, pürüzsüz yaşamlar sürmek ideal bir yol gibi görülebilir, ama bu durumda varlığın aklı ve vicdanı değil kontrolcü egosu aktif durumdadır. Bir davranışın kontrol altında tutulup, yasak ve korkuyla gerçekleştirilmesi ayrıdır. Bu davranışın bilgi, akıl ve vicdan ile hakim bir anlayışla gerçekleştirilmesi ayrıdır. Sürekli kontrol ve düzen arzusu egosantriktir ve bu haller deneyimleri kısıtlar, baskıya neden olur. Bunun neticesinde de karmayı telafi etmek adına yeni yeni enkarnasyonlar planlanmak durumunda kalınır.


Burak Cömertler



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKSİYON

Harekete geçmediğiniz sürece sevgi aksiyonları da alamazsınız. Dışarı doğru genişleyen yaratımınız olan duygularınız, ancak onları deneyimleme cesareti gösterdiğiniz takdirde sevgi eylemlerine dönüşebilir. Korkunun, ruhunuzun derinliklerinden akseden ilahi ışığın eylemlerinize yansımasını engelleyen bir yanılsama olduğunu unutmayınız. Küçücük bir eylemin, basit bir sözün bile kolektifte nasıl geniş yankılar uyandıracağını tahmin bile edemezsiniz. Şimdi ataleti ortadan kaldırmanın, sarsılmaz birliğin bir parçası olduğunuzu anımsamanın ve bunu sergilemenin zamanı. Etkili bir sevgi eyleminin karşısında ne zorbalık ne de cehalet ayakta kalabilir. Yaratılış gayenizi hatırlayınız, o zaman hiçbir şeyden, hiçbir koşulda korkmamanız gerektiğini anımsayacaksınız. Burak Cömertler

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...