İman etmek, sabit ve sorgulanmamış bir inancı kutsayarak, idrak edilmemiş duygu yüklü sözleri, güvenli konfor alanında tekrar tekrar söyleyerek hislenmek değildir. İman etmek demek, irade göstererek içsel bağlantısını artıran varlığın, her daim kendisinin üst versiyonu olan yüksek benliğine, bilgiyi işleyerek ve sorgulayarak yaklaşması demektir. İnsanın tekamülü kendi öz kaynaklarından faydalanmasına bağlıdır. Bu, bir anlamda imanın kuvvetlenmesidir. İmanlı insan, bildiğinin ötesinde her daim daha yüksek bir bilginin ve anlayışın var olduğu bilinciyle hareket ederek, egosunu geçirgen hale getirebilen insandır. Bu insan yeri gelince sabreder, yeri gelince bağışlar ve karmasını düzenler, yeri gelince de cesaretle sevgi eylemlerinde bulunur ve ayrılıkları giderir. Esas önemli olan, yaptığı şey her ne olursa olsun mümkün olduğu kadar idrakli yapmaya çalışmasıdır.
İmanlı insan kendisini kontrol etmez; kendisine bilinçli bir farkındalıkla hakim olur. O, vicdan kanalıyla elde ettiği tecrübelerini, nefsini denetleyebilmesi adına aydınlatıcı bir rehber olarak kullanır. Şuur yapısı otomatik ve yarı idrakli hallerden, idrakli hallere doğru değişmeye başlamıştır. Kendini bilirliği ve kendisini denetlemesi kuvvetli imanının işaretidir.
Devre sonu tesirlerinin yoğunlaştığı, evrenle ve Yaratan ile olan bağlarımızın açık seçik bilgilerle ayan olduğu şu günlerde, artık hiçbir kimse başka bir kimseden medet umamaz. Hiçbir kimse bir başkasını kurtaramaz. Hiçbir kimse bir başkasına öğretemez. Bu dönemde insan kendi kendinin öğretmeni olur. Yollar, öğretiler, kitaplar, bilgiler türlü tesirler halinde varlığa ulaşır, ama onu alıp işleyerek, içsel bağlantısını kurarak öz bilgiye dönüştürmesi gereken yine varlığın kendisidir. Varlığın bilgiyi işleme kapasitesinin artışı imanının artışıdır.
Yüzyıllardır sürekli yardım alan, yardıma ihtiyacı olduğu empoze edilen ve daima bir başkasının ağzına bakan insanlar, artık varlıklarının sorumluluğunu alarak, yüce ilahi sistemdeki fonksiyonlarını farkındalıkla yerine getirmeli ve yüksek vazife aşamalarına erişebilmelidirler. Bu da ancak, hakiki anlamda idrakli bir hakimiyetle kurulan kuvvetli imanla ve bilerek yaşamakla mümkün olabilecektir.
Burak Cömertler
Yorumlar
Yorum Gönder