29 Kasım 2022 Salı

İDRAK AĞACI

Eğer bir Tanrı varsa, O'nu, yaratımını algılayabildiğiniz kadar bilebilirsiniz. Bu yüzden Tanrı'yı tanımak, varlıklar aracılığıyla meydana getirilen yaratımını anlamakla mümkündür. Sevgi, ancak idrak ağacının dallarına tırmanabildiğinde genişleyebilir ve göğe yaklaşabilir. Dolayısıyla idrakin artması, varlığın kendisiyle birlikte deneyimleyen Tanrı'yı tanımasının da anahtarıdır. Bu içsel bir keşif ve kendini gerçekleştirme sürecidir. O'nu hala korku dolu, baskıcı, cezalandıran ve kısıtlı dar anlayışlarda aramak; İbrahim'in kırdığı putlara tapınmaya eş değerdir. Üst realiteye geçiş, varlığın sorgulayarak, saf ve şartsız düşünce modelini içselleştirmesi ile mümkün olabilir. En yüksek dinin, aklınız ve sezgilerinizle eriştiğiniz en yüksek anlayışta olduğunu ve ancak idrak etmenin hakiki mutluluğu getirebileceğini anlamak gerekir.

Kendinize varlık ve yaratım hakkında sorular yöneltebildiğiniz ve içtenlikle, egolarınızı bir kenara bırakarak onları cevapladığınızda gelişim sağlayabilirsiniz. İlerleme, kendi sınırlarını ve hareket biçimini varlık kendisi belirlemeye başladığında mümkün olabilir. Bunların, uzun zamandır sormaktan ve cevaplamaktan korktuğumuz sorular olması muhtemeldir:

Tanrı nedir?

Neden korkuyor ve endişe duyuyorum?

Hareket ve düşüncemi şekillendiren din anlayışım sorgulamaya dayanıyor mu?

Yanımda duran ve bana benzemeyen varlığı yargılamaya hakkım var mı?

Yüreğim neden birisini koşulsuz sevemeyecek ve onu affedemeyecek kadar katı?

Neden bilgiyle değil, genel geçer söylentilerle yapıcı değil, yıkıcı eylemler içerisindeyim?

Realiteye hakim miyim? yoksa onun duygusal tesir alanında sürüklenerek enerjimi mi tüketiyorum?

Bu sorular elbette daha da türetilebilir. Duru ve kalıplara sıkışmamış bir zihinle, yüreğimizin sesini dinleyerek bazı sorulara cevap bulmaya çalışmak; idraklenmenin, ruhsal genişlemenin, özümüzde yer alan Tanrı'ya yaklaşmanın ve onu tanımanın yegane yoludur. Yüksek bilince ve vicdani değerlere bu sayede ulaşılabilir. 

Eğer bir Tanrı varsa, O'nun farkına varmamız; ona inanmanızdan çok daha fazla değerlidir.


Burak Cömertler


24 Kasım 2022 Perşembe

BİLGİNİN SÜRECİ

Çok bilmek ya da her konuya hakim olmak gerekmiyor. Olaylara karşı saf, duru bakış açıları geliştirebilmek, şartlanmamış bir zihin yapısı inşa edebilmek ve yargısız yaklaşım tarzının geliştirildiği, açık bilgiye dayalı düşünce süreçleri geçirebilmek yeterlidir. Bilgi, ona tapılması ve biriktirilmesi için değil, muhatabını; o bilginin tesiri doğrultusunda, içsel keşif süreçleri geçirmesini sağlayarak, yüksek anlayışlara eriştirebilmesi için vardır. Diğer türlü, saplanılan realite varlık üzerinde hakimiyet kurar ve onu, tekrar eden kısır döngülerin esiri haline getirir. Bilmediğini bilerek hareket etmek, geçmiş ve gelecek imgelerinin ardından sürüklenmeden, duyguların esiri olmadan ve sınırlandırıcılarından farkındalıkla kurtulmuş bir zihinle yaşamı an be an gözlemlemek gerekir.

Sonsuz Yaratan'ın bilgisi evren içerisinde istasyonlardan geçerek ilerler. Varlıkların oluşturduğu bilinç bileşkeleri (logoslar) her seferinde, himaye ettikleri alt logoslara projekte ettikleri bilgilerle, boyutlar içerisine yayılmış yaratımın ortaya çıkmasını sağlarlar. Beşeri varlık da bir alt logostur; bilgiyi alır, benlikler düzeyinde işler ve realiteleri birlikte deneyimlediği varlıklara düşünce ve etkileşim süreçleri geçirerek aktarım sağlarlar. Demek oluyor ki, evrenin işleyiş temeli bilgi ve bilginin varlıklar tarafından giderek daha da çok keşfedilmesine dayanır.

Herkes, bilginin varlıkları yüksek anlayışlara ulaştırdığını düşünür ama bu görüş hatalıdır. Bilgi sadece bir tesir kaynağıdır ve yükselen bilince ancak; bilginin etkisi doğrultusunda düşünce süreçleri geçirerek, varlıkların kendi kendilerini, gereken ışık anlayışına eriştirmeleri sonucunda varılabilir. Bu yüzden pozitif kutuplaşan varlıklar bilgiyi işleme ve etkileşimde olduklarına aktarma konusunda ileri gitmiş, geçirgen varlıklardır. Hatta rüyalarda karşılaşılan geçirgenlik ve saydamlık sembolleri bu yetinin gelişmişliğine işaret eder.

Bilginin mekanizması ve işlevi kadar, onu işleyen zihinlerin alım kabiliyeti de önemlidir. Şartlanmış bir zihin, özünün bağlantısını oldukça zayıflatmış ve iç sesinin uyaranlarına karşı tepki geliştiremeyecek konumda olan bir varlıkta temsil olunur. Etrafınızda birçok insan gözlemlemişsinizdir ki, bilgiyi almakta ve kendisini huzurda hissettiren realitesini terk etmekte oldukça zorlanırlar. (bkz. atalarının dinini sorgulamayanlar). Kulakları duyar, ama bilgiyi işlemede ve aksiyona geçmede ağır kalırlar. Dogmatik tradisyonlar ve katı inanç yapıları genellikle bu ilerleyememenin sebebidir. 

Sonuç olarak, hayatı akışına bıraktığınızda siz zaten yaşamanız gerekeni yaşar, gözlem süreçleri geçirir ve evrimsel açıdan ilerleme kaydedersiniz; fakat sınırlanmış ve sınırlarının farkına varamayan bir varlık için putlarla çevrili, huzur dolu, otomatik bir yaşam ve ilerleyememe de kaçınılmazdır. Ve bilirseniz ki Yaratan'ın muradı sizin ilerlemenizdedir.

Burak Cömertler




22 Kasım 2022 Salı

YALNIZLAŞMA

Erişilen farkındalık, yalnızlaşmanın elbette en büyük sebebidir. Bilge bir yalnızlığı, sorgulamamanın derin hipnoz etkisine ve huzuruna tercih eden varlık; yolda kalabilmenin, ilerlemenin ve umudun imgesini tüm zorluklara rağmen sağ cebinde taşır. Bu imge bazen kor alevlere dönüşür, deler geçer bedenini; bazen de çiçek açar, kendisini aşar... Varılan her durak, yeni bir mutluluk evresinin bilgisini içerisinde barındırır. Kaderidir her varlığın ilerlemek, bu sevgi yolunda keşfederek O'nu, gözleyerek her baktığı yerdeki yansımasını ve gerçekleştirerek kendisini, kendi iradesiyle adım adım...

Uyanış sürecinde misiniz?

Siz konuşmaya başlayınca etrafınızdaki insanlar size garip garip mi bakıyor?

Anlaşılmadığınızı mı düşünüyorsunuz?

Yoksa, giderek yalnızlaştınız ve size uyum sağlayacak, benzer frekanstaki varlıklarla karşılaşamama gibi korkularınız mı var?

Lütfen endişelenmeyin, elbette ki bu yazı dertlerinize derman olacak çözümü kendi içinizde bulabilmeniz için gerekli olan tesiri şiddetli bir biçimde bünyesinde barındırıyor. 

Önden şunu belirtmem gerekir ki, bir illüzyonun içerisinde ilerliyorsunuz ve evet bazen önünüzü görememeniz de pek normal. Evrimsel süreçte logosun katalizörlerden daha da yüksek verim alabilmek için, bilincin yapısını böldüğünü ve perdeleme süreçleri geliştirerek, bilinci ve bilinçdışını birbirinden farklı ama aynı zamanda birbirine bağlı iki yapı haline getirdiğini anlıyoruz. Unutma süreci, özgür irade sapmalarını, dolayısıyla deneyim çeşitliliğini artırıyor. Sezgiler, rüyalar, ilhamlar, tebliğler... enerjinizi kendi cehdinizle çivit rengi çakraya ulaştırabildiğiniz ve sonsuz zekaya erişebildiğiniz ölçüde perdenin ötesiyle bağlantı kurabiliyor ve yüksek benliğinize yaklaşabiliyorsunuz. Saydığım kanal mekanizmaları üzerinde yoğunlaşmanız, süreci idrak etmek ve tekamülden yüksek verim almak için oldukça önemlidir.

Bilgi ve düşüncenin yaratımı realiteyi oluşturur. Sizi dar kalıplardan ve sınırlı bakış açılarından kurtararak farkındalığınızı artıracak yegane unsur kendi mücadelenizle başaracağınız realite geçişidir. Her yeni realite yeni geniş bir farkındalık, yeni bir bilginin kavranması ve onu yaşam içerisinde deneyimlenmesi ile mümkün olabilir. Sağlam kaynaklardan sağlam bilgileri talep etmeli, kıyas yaparak, mücadele ederek onları özümsemeye çalışmalısınız. Bilincinizdeki dogmaların çözümlenmesiyle de birlikte, giderek ayaklarınız yere daha sağlam basar hale gelebilirsiniz. 

Bu süreçler, meditasyonlar, imgeleme ve şifa çalışmaları ile bir öte aşamada devam edebilir. Ne kadar yüksek bir imajinasyon kudretine sahip olduğunuzu anlayacak ve yaratım gücünüzü giderek daha da çok keşfedeceksiniz. Anda kalmanın, zihninizi kontrol edebilmenin dolayısıyla idrakli olabilmenin ve düşündüklerinizle yaptıklarınızın üst üste örtüşmesinin hazzını duyabileceksiniz. Çakralar ile ilgili bilgilerinizi genişletmeniz, ayrıca yaşamın içindeki sembolleri okuyabilmeniz sizi daha da güçlü ve içinde bulunduğunuz farkındalık hallerini anlamlı kılacaktır. Bu noktada semboller üzerine araştırma yapmanız elbette rüyalarınızı çözümlemeniz için de oldukça faydalı olur.

Bu haller azminize göre, sizi giderek daha da çok kendinizi keşfedeceğiniz süreçlerin içine çekip duracaktır. Sonu yoktur. Tanrı'nın bilgisi sonsuzdur. Dolayısıyla deneyimlenecek realitelerin de sonu yoktur. Her an, her hareketiniz tanrısal birer eylemdir ve bazen yalnız hissetseniz de, güçlü ve sağlam ilerleyebilmek için, gerekli içsel farkındalığa yine ancak kendi kendinizi ulaştırabilirsiniz. Ruhsal planların ve rehber varlıklarınızın her daim sizinle birlikte olduğunu, yalnız olmadığınızı anımsayabilirsiniz.

Burak Cömertler







 


13 Kasım 2022 Pazar

TESİRLER BÜTÜNÜ

 Bizler, birer tesirler bütünüyüz. Şaka yollu bile olsa kendimize negatif nitelemeler yaptığımızda, zihnimiz ve bedenimiz ona göre tepki vermeye başlar. Geçmiş anıları anımsayıp onlara tutunduğumuzda, tıpkı büyü gibi tesir yapar ve bizi dolu dolu yaşamaktan, anda kalmaktan alıkoyar. Kendimizi hassas radyo alıcıları gibi düşünebiliriz. Bu yüzden, tesir aldığımız noktaları kontrol edebilmek; dengeli bir yaşam sürmenin ve idrakli olabilmenin ön koşuludur.

 Yaşam içerisinde, tesir odaklarına karşı verdiğimiz tepkiler evrim düzeyimizle doğru orantılıdır. İnanç kalıpları, geleneksel etkiler ya da bütünün hal ve hareketlerini sorgusuz doğru kabul etmek, farkında olmadan bizi yönetir ve otomatik bir yaşam sürmemize yol açar. İşin kötüsü, "neden" diye sorgulamadığımız müddetçe bu kısır döngülerin tatlı huzurunda sürüklenir dururuz.

 Söz tıpkı büyü gibi tesir yapar. Bu tesiri sindirebilmek ve uygun tepkiyi geliştirebilmek için egosal kimliklerimizi optimize hale getirmemiz gerekir. Bunun için de sorgulamak şarttır. Hepimiz, pek farkında olmasak da birçok dogmanın şartlanma etkisi altında yaşarız. Yani davranış ve hareketlerimizi kendimiz değil, doğru olduğunu düşündüğümüz ve daha önce hiç sorgulama gereği bile duymadığımız katı kalıplar tayin eder. Kendimize karşı olan tutum ve davranışlarımızda da farkında olmadan aynı yolu izleriz ve etki altında kalarak yaşamdaki manevralarımızı kısıtlarız.

 Geçmişin tesirinde kalarak yaşamın içimizden akıp gitmesine engel olmamak için; affetmeyi becerebilmeli, koşulsuz sevebilmeli ve yaşamın anda olduğunu anımsamalıyız. Aile bireylerimiz, arkadaşlarımız ya da geriye dönüp baktığımızda içimizi sızlatan her ne hatırlıyorsak; tüm yaşananların madde illüzyonu dahilinde bizleri ızdırap çekmekten bir adım ötede, farkındalık kazanmamız ve daha da güçlü, tecrübeli varlıklar olabilmemiz için dizayn edilen durum ve olaylar olduğunu anımsayabiliriz. Her varlığı kendi realitesine göre değerlendirebilmek, bu noktada yargılamanın önüne geçer ve bizlere özgürleşmenin kapılarını açar.

Burak Cömertler

11 Kasım 2022 Cuma

ŞARTLANMA

Kendimizi tanımladığımız kalıplar, bir yandan bizi harekete geçiren ve deneyim süreçleri yaşamamızı sağlayan realitelerdir ama diğer yandan da bizi sınırlandıran öğelerdir. Şartlanma, bu kalıplara uygun biçimsel benlikler geliştirme halinde, sınırlandırıcıların ötesine geçemeyerek, bizim realiteye değil realitenin bize hakim olması ile gelişen, enerji kaybına yol açan ve tekamül sürecini yavaşlatan bir olgudur. Psikolojik, fiziksel ya da duygusal türlü şartlanma öğeleri; dogmatik görme biçimlerinde, farkında olmadan bizi sınırlandırır, yönetir ve varlıklar arasındaki ayrışmanın ateşini körükler. Bu yüzden, geçici olan bu hallerin tesirinde kalarak onlara saplanmak yerine, onları basamak olarak kullanarak ve sorgulayarak; gelişmiş vicdanı, yüksek bilgeliği ve birlik anlayışını içimizde keşfetmemiz gerekir.

Nedir bu şartlanma öğeleri?

İçimizdeki tanrısallığı keşfederek benliklerimizi ideal hale getirmek ve sevginin uygulamalarını yapmak için üçüncü yoğunluk derecesi derslerini alırız. Her birimiz bireysel ve kitlesel ölçekte farklı farklı, iç içe geçmiş realiteleri birlikte deneyimleriz. Bunlar; dinsel, etnik, coğrafi, geleneksel kalıplar olabileceği gibi, bir varlığı tanımladığımız hassas, duygusal, kırıcı, depresif nitelemeleri ya da kısa, uzun, güzel, çirkin, erkek ya da kadın gibi tanımlamalarla, varlıklara fiziksel atamalar yapmamız da biçimsel bazı kalıpların temelini oluşturur ve egomuzu düzenleyemediğimiz zamanlar bizlere şartlanmanın kapılarını açabilir.

Elbette bunlardan kaçamayız, benlikler ile kendimizi ifade edebilmemiz; ister istemez bizi bu kalıpların içinde belirli süreçleri geçirmemize, kendi yansımamız olan diğer benliklerle, adım adım yaşayarak ve yüzleşerek, aramızda bir ayrım olmadığı anlayışına ulaşmamıza ve bir olmanın, bütün realitelerin üstünde olduğu gerçeğini fark etmemize yol açar. Kendimizi tanımak için buradayız ve çatışmaları giderecek bilince erişebilmemiz bunun anahtarıdır.

Farklılıklar, madde illüzyonunun ve realitelerin dahilinde kendisini gösterdiği ayrışma halinin, derinleştirilmesi için değil; sorgulayarak ve mücadele ederek birleşmenin pekiştirilmesi yönünde gayret gösterebilmemiz için gerekli olan tesirin kaynağı olmalıdırlar. Her şey bakış açımızı optimize etmek ve mücadele etmekten geçer. Elbette yıkmak kolay ama yapmak zordur. Kendimizi sınırladığımız kalıpların bizi ilerlemekten geri tutabileceğini ve diğer varlıklara karşı olan yaklaşımlarımızda, sorgulamadan uzak davranış biçimleri ile, kendimizden olmayanı yargılamanın yolunu açabileceği ve her atanan tanımlamanın, ayrışmayı bir adım ileri götürerek, bizi asıl varlık amacımızdan uzaklaştırabileceğini bilmeliyiz. Realitelerin geçici olduğunu unutmamalıyız.

Burak Cömertler



ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...